Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Başkanı Barack Obama henüz aday iken yaptığı konuşmalarda, seçildiği takdirde Afganistan’a öncelik vereceğini ve Irak’tan kuvvetlerini çekerken, bu ülkeye takviye birlikleri sevk edeceğini söylemişti.
Gerçekten Obama’nın Beyaz Saray’daki koltuğuna oturur oturmaz yaptığı ilk işlerden biri Afganistan’ın ve komşusu Pakistan’ın “kritik durumu”nu ele almak oldu. Bölgeye gönderdiği deneyimli diplomat Richard Holbrooke’un ayrıntılı raporu üzerindeki değerlendirme süreci tamamlanmadan, Afganistan’a 17 bin kişilik bir kuvvet göndermeye karar verdi. Bunun Afganistan’da güvenliğin tehlikeli bir şekilde bozulması karşısında “acil bir zorunluluk” olduğunu belirtti.
Afganistan’da güvenlik durumunun giderek bozulmakta olduğu açık. ABD’nin başını çektiği uluslararası güç (İSAF) askeri alanda Taliban ve El Kaide militanlarıyla baş edemiyor. Yaklaşık 8 yıldır süren bu savaş bir türlü kazanılamıyor.
Şimdi Obama bu savaşa gerektiği sayıda asker göndermek gerektiği inancıyla harekete geçiyor. ABD’nin mevcut 37 bin kişilik gücüne, 17 bin asker daha katılmasına karar veriyor. Obama çoğu NATO’dan olmak üzere 40 ülkeye mensup 30 bin kişilik ISAF gücünün de takviye edilmesini istiyor.

Karışık mesele
BU yeni strateji, Afganistan’da kaybedilmeye yüz tutan savaşın kazanılmasını sağlayabilecek mi?
Aslında ABD’de herkes “Afganistan sorunu”nun sadece askeri yoldan çözümlenebileceği kanısında değil. Rand düşünce kuruluşunun yayımladığı son bir raporda, Afganistan’daki sorunun sadece El Kaide ve Taliban’dan gelen terör tehdidinden ibaret olmadığı, bu ülkede uyuşturucu kaçakçılığından yolsuzluğa kadar çeşitli problemlerin de büyük tehlikeler arz ettiği belirtiliyor.
“New York Times”ta yazar William Pfaft, Obama’ya yeni stratejisiyle ilgili gerçekten temel bazı sorular soruyor: Bu askeri kampanyayla başarılmak istenen şey nedir? El Kaide elebaşılarını yakalamak, Taliban’ı saf dışı etmek mi? Afganistan’ı ve aynı tehditlerle karşılaşan Pakistan’ı kontrol altına almak mı? Taliban’ın koyu dinci inançlarının yayılmasını frenlemek ve daha liberal bir rejimin kurulmasını sağlamak mı?
Kuşkusuz ABD ve genelde Batı, dünyanın bu önemli bölgesinin Taliban ve benzeri hareketlerin denetimi altına girmesini ve bunun bir “domino etkisi” ile yayılmasını önlemek istiyor. Ama mesele şu: Bu sırf askeri yoldan sağlanabilir mi?
Aslında Barack Obama da askeri kampanyanın yanı sıra, köklü ekonomik ve sosyal önlemlere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bakalım bu düşüncelerini ne zaman, nasıl hayata geçirecek?..

Zor karar
ABD, diğer NATO müttefiklerinin de daha aktif bir askeri destek sağlamasını istiyor. Dün Polonya’da yapılan NATO savunma bakanları toplantısında buna değinildi. Bu talep esas NATO’nun nisan başında Almanya’da yapacağı zirvede görüşülüp bir karara bağlanacak.
Türkiye böyle bir taleple daha önce de karşılaşmıştı. Ankara açıkçası Afganistan’a “muharip”, yani savaşacak bir güç göndermek istemiyor. Bunun yerine katkılarını halen 800 kişiyi bulan Türk birliğinin eğitim, sosyal işler gibi alanlarda sürdürmesini yeğliyor.
Obama’nın yeni stratejisi aynı zamanda NATO tarafından benimsenecekse, Türkiye bu konuda tutumunu yeniden belirlemek zorunda kalacaktır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin Obama yönetimiyle ilişkileri bakımından olduğu kadar, Batı ittifakı ile bağları açısından da bir sınav sayılacaktır. Dolayısıyla bu kararı almak kolay olmayacaktır.