Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


TÜRKİYE'nin Afganistan'a asker gönderme kararının dış dünyada yol açtığı tepkilerin, üzerinde durulacak ilginç ve düşündürücü yanları var.
İspanya'nın Mallorca Adası'nda düzenlenen "Formentor Forum" sırasında çeşitli ülkelerin temsilcileri ile yaptığımız özel sohbetlerde, olayları yakından izleyen gözlemciler arasında dahi Ankara'nın kararını yanlış algılayanların bulunduğunu gördük.
Genelde Batılı çevrelerin Türkiye'nin bu jestinden memnunluk duyması, "işte Türkler bir kez daha Batı'ya bağlılıklarını kanıtladı" demesi doğal.
Buna karşılık bazı İslam ülkelerinin temsilcilerinin bu kararı eleştirmesine de şaşmamak lazım.
Şimdi Türk diplomasisine, itibarını sarsacak ve oynamak istediği rolü de zayıflatabilecek yanlış anlamaları ortadan kaldırmak gibi zor bir görev düşüyor.
* * *
BİR Avrupalı diplomat, Türkiye'nin kararını överken, şöyle bir ifade kullandı: "Bunun esas önemi, Türkiye'nin Afganistan'daki askeri müdahaleye katılacak tek Müslüman ülke olmasıdır".
Bunu bazı İspanyol ve Avrupa gazetelerinde de gördük. Bu olayda Türkiye'nin Müslüman ülke niteliğini vurgulamanın bir anlamı var mı? Batı bunun üzerinde durursa, İslam dünyasında pek çok kimse "işte gördünüz mü, Türkiye gibi bir Müslüman ülke Amerikalılarla birlikte Afganistan'daki Müslüman halka karşı savaşıyor" demez mi?
Muhatabımız olan diplomat "doğru, bu tür ifadeler fanatiklerin eline koz verir" dedi. Kendisine Ankara'nın kararının daha çok terörizmle mücadelede yerini almak, Taliban rejimini saf dışı etmek ve Asya'da yeni düzenin oluşmasında rol sahibi olmak gibi faktörlerden kaynaklandığını hatırlattığımızda, diplomat "bunlar makul argümanlar, bunların daha iyi duyurulması gerekir" şeklinde konuştu...
* * *
BİR Arap temsilcisi ise, Ankara'nın "bu işe Sam Amca'dan para koparmak" için giriştiğini ve Türkiye gibi bir Müslüman ülkenin böyle hareket etmesinin "İslam dünyasında infial yaratacağını" söyledi.
Bu görüşte de tabii, Arap dünyasında Türkiye konusunda öteden beri mevcut olan bazı komplekslerin ve yanlış yargıların payı var. Ne yazık ki, Türkiye geçmiş yıllarda bu tür eğilimleri ortadan kaldıracak ciddi çabalar harcamadı; daha açık bir ifade ile, Arap dünyasına gereken ilgiyi ve yakınlığı göstermedi.
Ancak konuştuğumuz bir Tunuslu meslektaş, geniş Arap dünyasında Türkiye'ye anlayış ve sempati ile bakanların bulunduğunu da gösterdi.
Ülkesinin önemli bir dergisinin başındaki bu gazeteciye göre, "Türkiye'nin bulunduğu jeostratejik konumuna ve laik devlet yapısına göre, çıkarları neyi gerektiriyorsa, ona göre hareket etmekte haklıdır". Gene onun deyişi ile, "evet Türkiye farklı bir ülkedir ve bunu anlamak gerekir".
Kısacası, Ankara'nın kararı çeşitli çevrelerce, çelişkili biçimde yorumlanıyor. Türkiye'nin, uzun süreceği anlaşılan bu savaşta, dosta düşmana, tutumunu ve amaçlarını net biçimde anlatmak durumundadır. Türkiye'nin yeni stratejisi, yanlış anlaşılmayacağı nispette, başarılı olacaktır...

Milliyet çatısı altında 40 yıla yakın bir beraberliğimiz olan yakın arkadaşım Dinçer Güner'in ölümü, hepimizi derinden sarstı.
Onun niteliklerini birkaç satırda özetlemek olanaksız. Mesleğini ciddiye alan, özellikle dış olayları tutku derecesindeki bir heyecan ve disiplinle izleyen, mutluluğunu uğrunda büyük uğraş verdiği bir haberin yayımlanmasında bulan, amatör ruhlu, mütevazı, örnek bir gazeteci idi.
Onun yokluğunu çok hissedeceğiz. Toprağı bol olsun...