Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son günlerde Sudan’da ve Cezayir’de cereyan eden sokak hareketleri 8 yıl önceki Arap Baharı’nın başlangıcını çağrıştırıyor.

Hatırlanacağı gibi, “Arap Uyanışı veya Arap Kalkışması” diye de anılan Arap Baharı, Tunus’ta seyyar satıcılık yapan bir gencin, ağır yaşam koşullarını protesto etmek için kendisini herkesin gözü önünde yakması sonucunda başlamıştı. Bu olayı kısa zamanda Tunus kentlerinde rejime karşı gösteriler izlemiş, bu kitlesel hareket yıllanmış iktidarın ülkeyi terk etmesini sağlamıştı.

Haberin Devamı

Tunus’taki bu devrim, benzer şikâyetleri ve beklentileri olan diğer Arap ülkeleri için de hızla bir sembol ve örnek oluşturdu. Sokak hareketleri Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, Bahreyn’de, Yemen’de yayıldıkça yayıldı. Bu hareketlerin bir kısmı kanlı oldu, iç savaşa dahi yol açtı, bir kısmı eski yöneticilerin devrilmesi, yeni liderlerin iktidara gelmesiyle sonuçlandı.

Arap Baharı, geniş Arap coğrafyasındaki ülkeler için bir umut, bir vizyondu. Yıllardan beri devam eden diktatörlükler, otokratik rejimler son bulacak, özgürlükçü, demokratik bir düzen kurulacak, yoksulluk ve yolsuzluklar son bulacak, herkese aş ve iş sağlanacaktı.

Başarısızlık öyküsü!

Geriye bakıldığında, ne yazık ki Arap Baharı için bir “başarı öyküsü” demek (en azından şimdilik) mümkün değil. Tunus belki tek istisna. Orada demokrasiye geçiş sürecinde bazı olumlu adımlar atılabildi. İstikrarda, günlük yaşamda bazı ilerlemeler kaydedildi. Ama diğerlerinde umutlar gerçekleşmedi.

Mısır’da askeri darbe oldu.

Libya kamplaşıp bölündü.

Suriye’nin iç savaşla ne hallere düştüğü malum...

Yemen’de de öyle! Bahreyn’de değişen bir şey yok...

Tanınmış Arap yazarı Rami Khouri, son bir makalesinde, sokak hareketleriyle başlayan ve umut yaratan hareketlerin birçok Arap ülkesinde istenen sonucu vermemesinin başlıca nedenini, yöneticilerin halkın istek ve beklentilerini anlamaya gayret etmemelerine ve kendi iktidar hırsını her şeyin üstünde saymalarına bağlıyor. Dolayısıyla, ona göre Arap sokaklarındaki hareketler sertleşmeye, çatışmaya yol açıyor yani sonuçta ters tepiyor.

Haberin Devamı

Yeni örnekler

Gelelim son günlerde dikkatleri toplayan Sudan ve Cezayir’e.

Her ikisinde de halk sokaklara dökülüyor ve uzun yıllardan beri iktidarda bulunan liderlerin gitmesini, demokratik bir rejimin kurulmasını ve ekonominin düzeltilmesini istiyor.

Sudan’da 30 yıl önce bir darbeyle iktidara gelen Ömer el Beşin, artan hayat pahalılığı nedeniyle yapılan kitlesel protestolara rağmen, istifini bozmuyor. Sıkıyönetim ilanı ve tutuklamalarla karşılık veriyor.

Cezayir’de de 20 yıldır iktidarda bulunan 82 yaşındaki Abdülaziz Buteflika beşinci kez devlet başkanlığı için seçimlere katılmaya kararlı.

Halkın onu istememesi ve sokaklara dökülmesi umurunda değil sanki...

Bu iki olayın nasıl sonuçlanacağı belli değil. Gerçekten Sudan’daki ve Cezayir’deki sokak hareketleri, Arap Baharı’nın “ikinci faslı” yani tekrarı veya devamı olabilir mi? Ve asıl önemlisi, bu olursa Arap Baharı bu iki ülkede diğerlerinden daha iyi bir sonuç verir mi?