Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Henüz bir yıl öncesine kadar Türk-Irak ilişkileri “stratejik işbirliği” düzeyinde gelişiyordu. Liderler arasında samimi bir diyalog vardı; bakanlar ortak toplantılar bile düzenliyordu...
Şu anda diyalog kopuk, ilişkiler gergin. Karşılıklı söz düellosu ile kriz her gün biraz daha tırmanıyor.
Hafta sonunda Basra’da bir grup göstericinin Türk Başkonsolosluğu önünde Türk bayrağını yakması ve Güney Irak’taki bu kentte çalışan Türk firmalarına karşı tehditler savurması, gerilimin ne noktaya geldiğini gösteriyor.
Daha önce Irak hükümeti, Basra ve Musul’daki Türk başkonsoloslarını, rejim düşmanları ile temasta bulunmakla suçlamıştı. Geçenlerde Musul Başkonsolosu’nu taşıyan araba saldırıya uğramış, Basra gümrüğü de konsolosluğa ait bir araca el koymuştu...
* * *
İlişkiler güllük gülistanlık iken, kısa bir zaman içinde böylesine bozulmasının nedeni ne?
Bağdat’ta aylarca süren bir siyasi krizden sonra 2010’un sonunda hükümetin başına geçen Nuri El Maliki, açıkçası Türkiye’nin favorisi değildi. Şii kökenli yeni başbakan ise başladıktan sonra Sünni politikacılarla ihtilafa düştü. Otoriter davranmaya başlayan El Maliki, muhaliflerini sindirmeye çalışırken, Sünni kökenli olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi’yi “teröristleri desteklemekle” suçladı ve onu mahkemeye vermeye kalkıştı.
Başta Kuzey Irak’a kaçan ve Barzani yönetiminin himayesine sığınan El Haşimi, daha sonra Suudi Arabistan ve Katar’a gitti ve sonunda Türkiye’ye geldi. Türk hükümeti ona sığınma hakkının yanı sıra aktif diplomatik destek sağladı. El Maliki İnterpol aracılığıyla rakibinin iadesini istediği zaman Türkiye bu talebi reddetti.
* * *
Ankara ile Bağdat arasındaki gerginlik, ilk bakışta, daha çok Irak’ın iç politikasından kaynaklanan bu uyuşmazlığın sonucu olarak görünüyor.
Ancak Ankara merkezli Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’ndeki Irak uzmanı Bilgay Duman’ın dün bize belirttiği gibi, bu yeni durumun başka boyutları da var. Bunlardan biri de Türkiye’nin izlediği dış politika ile ilgili.
Duman’ın hatırlattığı gibi, Irak’ta seçim sonrası kriz döneminde Ankara El Maliki’nin rakibi İyad Alavi’yi açıkça destekledi. El Maliki işbaşına gelip muhalefeti sindirmeye başladıktan ve hele El Haşimi’yi de saf dışı ettikten sonra, Türk hükümeti Sünni Cumhurbaşkanı yardımcısından yana tavır aldı. Yani açıkça bu cepheleşmede “taraf” oldu...
Oya AKP iktidarı Irak işgal altındayken, çeşitli etnik ve mezhepsel grupları uzlaştırmaya çalışıyor, bütün liderlerle sıkı temas kuruyordu. Yani, taraf tutmaksızın, arabulucu veya kolaylaştırıcı rolünü üstleniyordu.
Şimdi Ankara -Suriye olayında olduğu gibi- “ilkesel tavır” aldığı gerekçesi ile, El Maliki’nin ve onu destekleyen iç ve dış güçlerin karşısında yer alıyor.
* * *
Bu ihtilafta Ankara’yı böyle bir tutum almaya sevk eden dış etkenler de var tabii.
İran’ın El Maliki ve diğer Şii liderlerine yakınlığından yararlanarak Irak üzerindeki nüfuzunu arttırmakta olduğu biliniyor. Tahran, Türkiye’nin son yıllarda Irak’la kurduğu sıkı ilişkilerden hiç hoşnut değil. Özellikle Şii ağırlıklı Basra’da yüzlerce Türk firmasının faaliyeti İranlıları rahatsız ediyor. Açıkçası Irak platformunda gizli bir Türkiye-İran rekabeti ve çekişmesi var...
ABD de işgalin sona ermesinden sonra ipleri bırakmış değil. O da “uzaktan kumandalı” etkinliğini sürdürmeye çalışıyor. Duman’a göre Washington El Maliki’ye karşı sessiz davranmakla beraber, Türkiye’nin aldığı tutumun arkasında...
Ama şu anda Türkiye aldığı tavırla Iraklılar arasındaki restleşmede ön plana çıkmış durumda. Sonuçta bu komşu ile de “sıfır sorun” derken, ilişkiler “sıfır”a doğru gidiyor.