Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankaradaki bir Avrupalı diplomatın ifadesiyle Komisyonun kararını "başlangıcın sonu" olarak görmeli. Ondan sonraki "tamamlayıcı etap", 17 Aralıkta AB Konseyinin - yani "zirve"nin - kararı olacak.Eğer umulduğu gibi gerek Komisyonun İlerleme Raporu, gerekse Konseyin nihai kararı olumlu olacaksa, müzakere için verilecek tarihten itibaren "sonun başlangıcı" aşamasına, yani yıllarca sürecek olan esas görüşme sürecine girilecek.Şu anda bütün temenniler, 6 Ekimdeki "başlangıcın sonu"nun gerçek bir "mutlu son" olması yönündedir...***ÖYLE olacağını gösteren epey işaret var. Komisyon yetkilisi Günter Verheugenin dün tekrarladığı "artık engel yok" şeklindeki beyanı gibi. Veya dün basına sızan Komisyonun "etki raporu" gibi...Türkiyenin AB üyeliğinin olası etkilerini inceleyen rapor aslında AB liderlerine ve politikacılarına, Türkiyeye neden "evet" demeleri gerektiğini - kendi açılarından da çıkarlarını tek tek sayarak - net biçimde anlatıyor. Verdiği mesaj açık: Türkiye AB üyeliğinden kazançlı çıkacak, ama AB de bir o kadar istifade edecek.Yani Türkiyenin AB ile bütünleşmesi tam bir "win - win" durumu. Bu anlayışa yatkın olan Avrupalıların bu tavsiyeye kulak vermesi gerek. Tıpkı son zamanlarda yayımlanan (örneğin "akil adamlar"ın raporundan, Brükseldeki düşünce kuruluşu CEPSin araştırmasına kadar) çeşitli raporlardaki tavsiyeler gibi...***ABnin "resmi" cephesinde Türkiye lehinde oluşan müsait havaya karşılık, bazı üye ülkelerin "kamuoyu" kesiminden gelen sinyaller iyi değil doğrusu.Örneğin, Fransadaki durum diğer birçok AB üyesinden (hatta Türkiyeye soğuk bakan Avusturyadan dahi) daha olumsuz. Nitekim "Le Figaro"da yayımlanan son nabız yoklaması da bunu gösteriyor: Türkiyenin AB üyeliğine karşı olanların oranı yüzde 56, lehte olanların oranı ise yüzde 36. Gerçi daha önceki anketlere kıyasla, "lehte" birkaç puanlık bir ilerleme var. Ama çoğunluk hala karşı. Nedenleri de değişik: Din (yüzde 25), tarih - kültür (yüzde 30), coğrafi konum (yüzde 26)... Ve göçmen akını korkusundan kaynaklanan ekonomik neden (yüzde 40)...Tabii bu kaygıları giderebilecek güçlü argümanlar var. Bunlar yukarıda sözünü ettiğimiz çeşitli raporlarda da yazılı.***NEYSE ki, Fransadaki itirazlar, Türkiye ile müzakerelerin başlamasına değil, ABnin Türkiyeyi üye olarak kabul etmesine karşı. Ona da çok zaman var (kim bilir 10 - 15 yıl)... Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Chiracın 17 Aralıktaki zirvede Türkiyeye tarih verilmesine karşı çıkması için ciddi bir neden yok.Paristeki bir diplomatın bize dediği gibi "Chirac eğer hayır demeye kararlı olsaydı, öbür liderleri bu yönde çoktan ikna etmeye çalışırdı. Bunu yapmadığına göre, zirvede tek başına karşı çıkacak hali yok"...Daha sonraki aşamada durum değişebilir. Belki Türkiyenin üyeliği için referandum istenebilir. Nitekim Fransada şimdi bu konu hararetle tartışılıyor.Bundan sonra bu tür şeyleri çok duyacağız. Biz önce "başlangıcın sonu"nu getirelim hele... skohen@milliyet.com.tr AB ile müzakere yolunun açılmasının ilk etabı olan Komisyonun İlerleme Raporunun çıkmasına sadece beş gün kaldı. Haftalardır üzerinde yoğun çaba harcanan, karar gününe - veya Fransızların deyimiyle "gerçek saati"ne - işte öylesine yaklaşmış bulunuyoruz.