Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yunanistan’ın halen içine düştüğü mali çöküntü, Osmanlı dönemindeki meşhur “Düyun-u Umumiye”yi hatırlatıyor.
Ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı İmparatorluğu, iç ve dış borçlarını ödemeyecek duruma gelince, Avrupa ülkeleri alacaklarını garantilemek için bir “borç denetim kurumu” tesis etmişti.
Yıllarca ekonomiyi kötü yönetmiş olan Osmanlı makamları “borcu borçla ödemek” yolunu seçerken, “Düyun-u Umumiye” idaresi de, belli başlı devlet gelirlerini kontrol altına almayı ve bunların bir kısmını alacaklı yabancı ülkelere aktarmayı sağlıyordu.
Bu, sonuçta imparatorluğun yabancıların mali güdümü ve denetimi altına girmesine, ekonomisinin daha zayıflamasına ve halkın da daha fakirleşmesine yol açmıştır.
Bu borç ödemeleri ta cumhuriyetin ilk yıllarına kadar devam etti. Yani eski hatalı politikaların bedelini yıllar boyunca Türk halkı ödemek zorunda kaldı...
* * *
Yunanistan son yıllarda “cepten yiyerek” rahat bir yaşam sürerken, bu politikanın bir felakete yol açabileceğini hiç hesaba katmamıştı.
Ama sonunda olan oldu: Hazine sadece çığ gibi büyüyen dış borçlarını değil, nerdeyse kamu sektöründe çalışan milyonlarca insanın maaşlarını ödeyemeyecek hale düştü.
Yunanistan’ın alacaklı durumundaki Avrupalı ortakları, bu durum karşısında harekete geçmekte gecikmediler. Başta Yunanlılara kredi açtılar, hatta bir kısım borçlarını sildiler, ama bu arada -o meşhur “İMF reçeteleri”ni hatırlatan- “kemer sıkma” tedbirlerini almaya zorladılar.
Ne var ki, ilk aşamada yarım yamalak uygulanan bu tedbirler durumu düzeltmeye -ve dolayısıyla alacakları garantilemeye- kâfi gelmedi. Bu kez “acı ilacın” dozajı arttırıldı.
Yunanistan’ın “borcu borçla ödemek” suretiyle bu ciddi krizden kurtulması için her şeyden önce iç gelir kaynaklarını iyice seferber etmesi gerek. Bu nasıl olacak? Vergileri artırarak, maaşları (emekli maaşları dahil) düşürerek veya doldurarak, kadroları şişiren personelin işine son vererek, kamu hizmetlerine (sağlık, eğitim gibi) ayrılan bütçeleri kısarak...
* * *
Yunanistan’ın AB, İMF ve Avrupa Merkez Bankası’ndan oluşan “triyo”nun yardım paketinin 130 milyon euro’luk ikinci dilimini bu ayın sonuna kadar alması gerekiyor. Alamazsa, ay başında maaş ödeyemeyecek!
“Triyo” Yunanistan’ın olduğu kadar, “Euro bölgesi”nin geleceğini de düşünüyor. Bu nedenle “kurtarma paketi”nden 130 milyon euro’luk kısmını ödemeye razı. Ama bir şartla: Yunan yöneticilerinin yeni, ek “kemer sıkma” tedbirlerini hayata geçirmesi... Ve bunun “triyo”ya bağlı (Düyun-u Umumiye’yi anımsatan) bir mekanizma tarafından denetlenmesi...
Yeni tedbirlere asgari ücretlerde yüzde 22 oranında bir indirim (751 euro’dan 600 euro’ya) yapılması dahil. Ayrıca hükümet kamuda 15 bin çalışanın işine son verecek, emekli maaşlarını düşürecek, vesaire...
Geçen yıldan beri uygulamaya konulan bu tür önlemlerin halkta yarattığı öfke, şimdi ilan edilen bu yeni kısıtlamalarla, patlama noktasına gelmiş bulunuyor. Sendikalar tepkilerini sokaklara dökülerek, grevler ilan ederek gösteriyorlar. Sosyal taşkınlıklar, giderek tehlikeli boyutlar alıyor...
Gerçi teknokrat Başbakan Lukas Dapadimos’un koalisyon hükümeti, başka çare olmadığı için bu ağır şartları kabul ettiğini ilan etti. Ama bunun faturası gene halka çıkıyor. Ve halk artık politikacıların geçmişteki hatalarının bedelini ödemek istemiyor...
Ama bu sonuçta neyi değiştirir?