Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Bu ziyareti daha baştan yadırgayanlar, Ankara'nın uluslararası camianın Darfur katliamından sorumlu tuttuğu ve izole etmeye çalıştığı Sudan liderini kırmızı halılarla karşılamasını ilke olarak çok yanlış, pratikte de sakıncalı buluyorlar.Buna karşılık resmi ağızlar, bu ziyareti Ankara'nın "Afrika'ya açılma" politikasının bir unsuru olarak gösteriyorlar ve bu ülkeyle özellikle sıkı ekonomik ilişkilerin kurulmasının Türkiye'nin çıkarına olduğunu belirtiyorlar.Bir süredir AKP iktidarının dış ilişkilerde yaptığı benzer orijinal çıkışlar içte ve dışta hep tartışılmıştır.Bu çizgiyi savunanların vurguladığı husus şudur: Türkiye, coğrafi, tarihi, siyasi konumu itibariyle, dış ilişkilerinde, önceliklerinin yanı sıra, çok boyutlu bir politika izlemek olanağına sahiptir. Ankara bu avantajını, taraf olmadığı uyuşmazlıklarda, çözüme katkıda bulunmak için kullanabilir. Türk diplomasisinin bu tür girişimleri, ülkeye hem etkinlik, hem çıkar sağlar...Hükümetin böyle bir anlayışla son zamanlarda özellikle Ortadoğu'da giriştiği inisiyatifleri şimdi Afrika'ya da yöneltmeye başladığını görüyoruz... SUDAN Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir'in Türkiye ziyareti, Türk dış politikasının kriterleri ve hedefleriyle ilintili bazı tartışmalara yol açtı. Geçen hafta bu konuyla ilgili yazımızda da belirttiğimiz gibi, Sudan'a büyük ilgi gösterilmesinin başlıca nedeni, Türk işadamlarına kapılarını açan ve zengin petrol potansiyeline sahip olan bu ülkeyle ekonomik bağlar kurmak arzusudur.Buna ilaveten, AKP çevrelerinin İslami bir düzene sahip olan Sudan'a özel ilgi göstermelerinde "ideolojik" yakınlığın da rol oynadığı açık...Sudan liderinin ziyaretinin tartışmalı bir hal alması, aslında "ikili ilişkiler"in dışındaki bir faktörden kaynaklanıyor: O da, El Beşir rejiminin ülkenin Darfur bölgesinde 2003'te giriştiği ve BM kaynaklarınca 200 bin kişinin katledildiği şeklinde kayda geçen "insanlık suçu"dur.Dışta ve Türkiye'de çok kimsenin ve kuruluşun sorguladığı husus da, Türkiye'nin şu sırada uluslararası topluluğun dışladığı ve baskı altında tutmaya çalıştığı "sicili kötü" bir lideri ağırlamasının ne kadar doğru olduğudur.Görünüşe göre Cumhurbaşkanı Gül, bu soruya ve argümana, diğer bazı hallerde de kullanılan yöntem ve tutumla karşılık veriyor. Yani, tartışmalı konuda tarafsız davranıyor, muhatabıyla açık konuşuyor, tavsiyelerini iletiyor ve böylece Türkiye'nin anlaşmazlığın çözümüne katkıda bulunmaya hazır olduğunu gösteriyor...Önceki gün Ankara'daki görüşmelerde Gül'ün El Beşir'e verdiği mesajlar bu doğrultuda... Tıpkı geçen cumartesi günü kısa Suriye gezisinde Başkan Beşir Esad'a verdiği mesajlar gibi... İlginin nedenleri Bütün bu mesajların özü şu tavsiyelere dayanıyor: Anlaşmazlıkları diyalogla, barışçı yollardan ve uluslararası camiayla işbirliği yaparak halletmeye çalışın... Duruma göre Türkiye aktif olarak yardımcı olmaya hazırdır...Çoğu zaman (Beşir ve Beşar ile temaslarda olduğu gibi), muhatapların Türkiye'ye güvendiği, söylediklerini önemsediği görülüyor. Bu bazen Ankara'nın girişimine şüpheyle yaklaşan dış ülkelerin de ilgisini çekiyor. Ankara bu temaslardan edindiği bilgi ve izlenimlerini onlarla da paylaşıyor...Ancak, "Pratikte bir sonuç çıkıyor mu? Bu sorunlar çözülüyor mu?" diye sorarsanız, buna hemen "evet" yanıtını alamazsınız! Zira bu anlaşmazlıklar, birkaç temas ve mesajla halledilecek kadar basit değil... skohen@milliyet.com.tr O kadar basit değil...