Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Türkiye'de dikkatler herhalde dış politika alanında tamamen AB adaylığı üzerinde odaklandığı için olacak, hafta içinde Brüksel'de bizi de yakından alakadar eden bir NATO toplantısı gereken ilgiyi görmedi.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in katıldığı bu toplantıda, AB'nin yeni savunma ve güvenlik politikası, son Helsinki zirvesinde alınan kararın ışığında, enine boyuna tartışıldı. Ve sonunda konu, Türkiye'nin görüşü ve isteğine uygun biçimde bir sonuca bağlandı.
       Dün İktisadi Kalkınma Vakfı'nın (İKV) "Helsinki zirvesi sonrasında Türkiye - AB ilişkileri" konusunda düzenlediği konferansta konuşan Cem, Brüksel'de "olağanüstü bir sonuç" elde edildiğini ve bunun on gün içinde Türk diplomasisinin kazandığı ikinci önemli başarı olduğunu belirtti...
       * * *
       AVRUPA Birliği özellikle Fransa'nın girişimi ile bir süredir bir "Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği" (AGSK) geliştirmeye çalışıyor. Bu proje, AB'nin "otonom" bir askeri güç (50 - 60 bin kişilik bir acil müdahale ordusu) kurmayı ve NATO'nun müdahale etmediği hallerde bu gücü daha çok çatışmaları önlemek veya barışı sağlamak amacı ile olay yerine sevk etmeyi ön görüyor.
       Geçen haftaki Helsinki zirvesinde bu projenin yaşama geçirilmesine karar verildi ve bu husus, sonuç bildirgesinde yer aldı.
       Böylece şimdiye kadar bir ekonomik ve siyasal örgüt olan Avrupa Birliği, bir de askeri boyut kazanmak konusundaki kararlılığını ortaya koymuş oldu.
       AB'nin kendi başına bir ordu kurmak ve olası çatışmalarda müdahalede bulunmak arzusuna, doğrusu AB ve Türkiye dahil AB dışındaki diğer NATO ülkeleri geçmişte pek sıcak bakmamıştır. Washington AB'nin üstlenmek stediği misyonun, NATO'nunki ile zaman zaman çatışabileceği ve iki örgütün rakip durumuna düşebileceği uyarısında bulunmuştur.
       Ancak, öncelikle Helsinki zirvesindeki karardan sonra, gelinen nokta, AB'nin AGSK fikrinden vazgeçmesi söz konusu olmadığına göre, meseleye pragmatik biçimde eğilmekten ve AB'nin bu politikası ile NATO'nun stratejisi arasında uyum sağlamaktan başka çare yoktur.
       Brüksel'deki toplantıda böyle bir egzersiz yapılmış ve bir uzlaşma sağlanmıştır.
       * * *
       ANKARA açısından önemli olan, AB adaylığına yeni kabul edilen, ama henüz AB üyesi olmayan, buna karşılık NATO'da önemli bir konumda bulunan Türkiye'nin, bu yeni askeri oluşumun dışında kalmamasıdır.
       Türk diplomasisi haftalardır bu konuda yoğun çalışmalar ve temaslar yapıyordu. Brüksel'deki NATO temsilcimiz Büyükelçi Onur Öymen'in bize belirttiği gibi, Türk görüşünün dikkate alınması için, tam 25 noktada olağanüstü bir mücadele verildi. Her ne kadar AB dışında Norveç ve İzlanda gibi NATO ülkeleri varsa da, bu çabaları Türkiye - ABD'nin desteği ile - kendi başına yürüttü.
      
Alınan sonuç şu: AB bir müdahale kararı vermeden Türkiye'nin görüşünü alacak. Türkiye için katılma mecburiyeti yok. Ama AB için Türkiye'yi bilgilendirmek ve davet etmek zorunluğu var.
       Kısacası Türkiye
- AB üyesi olmadığı için karar mekanizmasının içinde henüz olmamakla beraber, - güvenlik ve savunma alanında da söz sahibi olacak. Ve olayı "tek tek "değerlendirerek (case - by - case) kararını kendi çıkarlarına göre verecek...
       Helsinki'den sonra Brüksel'de de gerçekten iyi bir sonuç alınabildi...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr