Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kıbrıs’ta geçen şubatta “Enosis krizi” nedeniyle kesilen müzakereler BM’nin yoğun çabalarıyla Kıbrıs Türk ve Rum liderleri Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis’in vardığı mutabakat sonunda yeniden başladı.

Böylece 22 aydan beri devam eden bu müzakere süreci gene rayına oturtulmuş oluyor. “Bu süreç” dememizin nedeni, Kıbrıs sorununun çözümü için yıllardan beri pek çok sürecin gerçekleşmiş olması ve bunun her seferinde “son” olacağının söylenmesidir. Nitekim Türk tarafı da şimdiki süreci “son şans” saydığını defalarca beyan etmiştir.

Haberin Devamı

“Enosis krizi”nin neden olduğu yol kazasından sonra önceki gün yeniden başlayan görüşmelerin nasıl bir “son” bulacağını herhalde önümüzdeki haftalarda göreceğiz (tabii, yeniden bir yol kazası olmazsa)...

Şeytan detayda...

Hatırlanacağı gibi, “Enosis krizi” Kıbrıs Rum Meclisi’nin Rum kesimindeki okullarda adanın Yunanistan’a ilhakıyla ilgili 1950 referandumunun kutlanmasını kararlaştırması üzerine patlak vermişti. Bu yüzden Akıncı Anastasiadis ile görüşmeyi kesmiş, bu karardan vazgeçilmedikçe masaya dönmeyeceğini bildirmişti...

Olay ve buna gösterilen tepki ilk bakışta abartılmış görünebilir. Ama Kıbrıs meselesinde her olaya bir anlam yüklenir; ayrıca her detay sembolik bir önem taşır...

Bu krizi halletmek için bulunan formül, Rum parlamentosunun -Türk tarafının şart koştuğu gibi- Enosis kararını iptal etmesi, buna karşılık o kutlama yetkisini -Rum tarafının istediği gibi- Eğitim Bakanlığı’na devretmesidir.

Müzakerelerin yeniden başlamasına imkân veren bu formülü KKTC’de tatminkâr bulanlar olduğu gibi, bunu şiddetle eleştirenler de var. Bu “ufak” olay dahi, sadece adadaki Türklerle Rumlar arasında değil, KKTC içinde de görüş ayrılıklarının ne kadar derin olduğunu göstermeye yetiyor...

Temel neden

Şimdiye kadar Kıbrıs müzakerelerinde uzlaşma yönünde bazı önemli ilerlemeler kaydedildi. Ama her dosyada hâlâ iki tarafın pozisyonunda bir uçurum var. Bunun esas nedeni, Türk tarafının çözümün “eşitlik” temeline dayanmasını istemesi, Rum tarafının ise kendi hâkimiyetini sürdürmek için “egemenlik” prensibi üzerinde ısrar etmesidir.

Haberin Devamı

Sorunun çeşitli unsurlarının müzakeresinde, detaya inildikçe işte pozisyonlar arasındaki bu temel ayrışma ortaya çıkıyor.

Yeniden başlayan müzakerelerde bu tıkanıklık aşılabilecek mi? Açıkçası, bunun için gerekli motivasyon ve güçlü irade hâlâ eksik. Taraflar “birleşme” uğruna verilecek ödünleri kabul etmeye pek hazır değiller. Onları birbirlerine bağlayan, hatta yakınlaştıran o kadar az şey var ki. Üstelik etrafa bakılınca birçok ülkede farklı etnik veya dinsel toplulukların “birbirlerinden ayrıldıkları” ve varlıklarının bir gerçek olarak tanındığı görülüyor.

Buna rağmen Kıbrıs’ta birleşme amacıyla müzakerelerin sürmesi önemli bir olay. Bu mecburen “görüşüyor görünmek” için de olsa...