Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu plan, tarafların uzlaşabileceği bir ortak zemin sunuyor ve ilk kez ciddi biçimde çözüm yolunu açıyor.Kuşkusuz iki tarafın da bu kapsamlı metinde kendi pozisyonlarına ve çıkarlarına uygun görmediği, ancak oturup pazarlık edebilecekleri hususlar vardır.Önemli olan bu planın, yıllardan beri süregelen ve büyük sıkıntılara neden olan Kıbrıs sorununun çözümü için, "gerçek" - veya "son" - bir fırsat olarak kabul edilmesidir. Diğer bir deyişle artık Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides (ve aynı şekilde Ankara ile Atina) "tamam, çözüm saati geldi" diyebilmeli ve gene yıllardan beri çeşitli aralıklarla sürdürdükleri müzakerelerini, Annan planının çerçevesi içinde, noktalamalıdır...***ŞİMDİ neredeyse yarım yüzyıldır bu işin içinde bulunan iki lidere tarihi bir görev düşüyor.Allah kendilerine daha uzun ömür versin, ama Klerides 82, Denktaş da 78 yaşında. İkisi de kalp hastası. Siyasi kariyerlerini bir çözüm başarısı ile tamamlamak ellerinde...Şu anda tarihi uzlaşma için bir fırsat çıkmış durumda. Doğru, bu bazı fedakârlıklar gerektiriyor. Ama bugün bu fedakârlıklar (veya " al - ver" esprisi ile verilecek karşılıklı ödünler) ne kadar "acıtır" görünse de, yarının kuşakları için de o kadar "rahatlatıcı" bir nitelik taşıyor. Bunun için de vizyon, cesaret ve liderlik gerek. Yakın tarihte dünyada bunun örneklerini verenler oldu. Şimdi Denktaş ve Kleridesten de bu yeteneklerini göstermeleri beklenir...***YUKARIDA belirttiğimiz gibi tarafların Annan planına karşı çıkması olasılığı çok zayıf. Çünkü: 1) Planın ortaya koyduğu esasları topluca reddetmek taraflardan hiçbirinin çıkarına değil. Planın içeriği iki tarafın da şimdiye kadar savunduğu görüşlerin önemli bir kısmını kapsıyor... 2) Planın reddi, tarafların büyük dış politika hedeflerinin altüst olmasına yol açacak. Bu bağlamda AB üyeliği ile ilgili takvimin başlıca etken olduğu da bir gerçek.Öyle anlaşılıyor ki, Kıbrıs Rum yönetimi, AB üyeliğini garantilemek için, şimdiye kadar karşı çıktığı parametreleri (özellikle Türk tarafının ısrarla savunduğu egemenlik, eşitlik, ortaklık gibi esasları) hazmetmeye razı. Bu nedenle Kopenhag zirvesi öncesi Klerides yönetiminin bu planı reddetmesi elbet düşünülemez.***BU plan Türk tarafının yönetim statüsü ile ilgili isteklerini geniş ölçüde karşılıyor. Ama özellikle toprak ve göç konusunda Denktaşın ciddi kaygıları ve rezervleri var. Elbet 28 yıldır (harekâttan bu yana) oluşan avantajlı durumun değişmesine razı olmak, sıkıntılı bir iş. Bu sıkıntıların müzakerelerle asgariye indirilmesine çalışmalı. Ancak bugün gözlerin önünde büyük görünen fedakârlıkların, daha uzun vadeli kazanımlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.Konuyu bir de tersinden ele almakta yarar var: Bu plana karşı çıkmanın, uluslararası platformda KKTCnin ve Türkiyenin çıkarlarına ve hedeflerine vereceği büyük zararları düşünmeli. Denilebilir ki KKTC ve de Türkiye, ABsiz, BMsiz veya dış desteksiz de yaşayabilir. Elbette öyledir. Ama önemli olan daha iyi yerlere ulaşmak değil midir? skohen@milliyet.com.tr BM Genel Sekreteri Kofi Annanın Kıbrıs planı, gerek içeriği, gerekse zamanlaması bakımından, geriye dönüşü olanaksız kılan yepyeni bir süreç başlatıyor.