Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O zaman, daha önce olduğu gibi, Türk tarafı çözüm istememekle, hiçbir uzlaşmaya yanaşmamakla suçlanacak, Ankara ağır baskılar altında kalacaktı. Rum tarafı ise, bu durumdan yararlanıp çözüm planını kabul ediyor gibi görünecek ve daha önce oynadığı oyunu tekrarlayıp anlaşmaya varılamamasının suçunu Türklere yükleyecekti. Oysa ki Kopenhag fiyaskosundan sonra, Papadopulos (ve de Klerides) baklayı ağzından çıkarmış, Rum tarafının Denktaşın planı reddetmesi üzerine, "evet" der gibi yaptığını itiraf etmişti...***TÜRK diplomasisinin atağı işte bu oyunun bir daha sahnelenmesini önledi. Ankara, girişimci ve olumlu tavrı ile, dünyaya Türk tarafının gerçekten çözüm istediğini, Annan planının - mükemmel olmamakla beraber - anlaşmaya giden tek yol olduğuna inandığını ortaya koydu.Uluslararası camia Türkiyenin bu davranışını alkışlarken, Kıbrıs Rum yönetimi bu kez gerçek yüzünü de gösterdi. İşte şimdi belli başlı tüm partilerin el birliği ile, onlar "ohi" demeye hazırlanıyorlar.Bunun sonucunda uluslararası topluluk şimdi Rum tarafını eleştiriyor ve baskı altında tutmaya çalışıyor.Gerçi bu, daha önce ABnin "genişleme" politikası çerçevesinde 1 Mayısta Kıbrısı (diğer 9 ülke ile birlikte) resmen üye olarak kabul etmesini engelleyemez. Ama ABnin, ABDnin ve BMnin son uyarıları, Kıbrıs Rumlarını, referandumda "hayır" demeleri halinde, başlarına neler gelebileceğini açıkça gösteriyor.***BU bağlamda dün AB Komisyonu üyesi Günter Verheugenin söyledikleri Rumlara çok açık bir mesaj veriyor: Eğer Rumlar "ohi" derlerse, "Yeşil Hat", "hudut"a dönüşür, yani adanın bölünmüş hali tescil edilmiş olur. Ayrıca bu durumda KKTCye uygulanan ekonomik kısıtlamalar ortadan kalkar...Bu şimdiye kadar ABnin Kıbrıs Rum yönetimine karşı aldığı en sert ve net tavırdır.Benzer uyarıları son günlerde ABD de yapmış bulunuyor. Amerikan yetkilileri daha da ileriye giderek Rumların "hayır", Türklerin "evet" demesi halinde, KKTC ile çeşitli alanlarda ilişkilerin normalleştirilmesi olasılığından söz ediyorlar. Şimdilik bu KKTCyi resmen tanıma anlamına gelmese de, onu diplomatik yalnızlıktan kurtarma yönünde önemli bir gelişmedir.Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin yaptığı açıklama da çok önemli. İlk kez bir Azerbaycan liderinden (ve hatta Türk dünyasına mensup bir yetkiliden) KKTCnin tanınması konusunda açık bir mesaj geldi. Aliyev, Türklerin "evet", Rumların "hayır" demesi halinde, ülkesinin KKTCyi tanıyacak ülkelerin başında olabileceğini söyledi. Tabii uluslararası gelişmeleri de hesaba katarak... Diğer bir deyişle, uluslararası camianın havası bu yönde gelişirse, Baküden böyle bir karar gelebilir...***HERHALDE Türk diplomasisi, yukarıda belirttiğimiz gibi atak davranmasaydı ve Rum tarafı dünya kamuoyunun önünde bu kadar sıkıştırılmasıydı, belki bugün konuşulan olasılıklar (yani KKTCnin tanınması, ambargonun kaldırılması gibi) gündeme gelmeyecekti.Şimdi ise bu yol açılabilecek gibi görünüyor. Hele Rumlar "hayır", ama Türkler de "evet" derlerse... skohen@milliyet.com.tr EĞER Türk diplomasisi bu yılın başlarında atağa kalkıp Annan planı üzerindeki süreci başlatmasaydı ve yapıcı tutumunu devam ettirmeseydi, neler olabileceğini düşündünüz mü?