Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin henüz yeni Küba’yı “keşfetmediği” 1983’te bir röportaj dizisi için Havana’ya gittiğimde, dikkatimi en çok çeken hususlardan biri, Fidel Castro’nun Kübalıların günlük yaşamındaki derin etkisi olmuştu.
Başkentte yer yer Castro’nun büyük portreleri ve onun sloganlaşmış devrimci sözleri sergileniyor, radyo ve televizyonlarda onun beyanlarını içeren ve halka mücadele ruhunu aşılamaya çalışan programlar yayınlanıyordu.
Halk Fidel’e adeta tapıyor, her vesileyle ona bağlılığını gösteriyordu...
Aslında o zaman da yaşam şartları zordu: Gerçi aç ve sefil insan yoktu, ama ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanıyordu. Et, süt gibi başlıca yiyecek maddeleri vesikaya tabiydi. Marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşuyordu.
Halkın nabzını yoklamak için benim de katıldığım kuyruklarda sıra bekleyenlerin ne denli sabırla ve de “Kübalı esprisiyle” davrandıklarını gözlemiştim. Kadın erkek, kuyruktakilerin bir kısmı portatif radyolarından müzik dinliyor, rumbalara tempo tutup oldukları yerde dans ediyordu!..
Kuyrukta bekleyenlerin söylenmek yerine dans etmelerinin nedenini o insanlar bana şöyle izah ediyordu: “Bu sıkıntılarımızı atlatacağımızdan eminiz. Fidel’e güveniyoruz. Fidelismo kazanacaktır”...
Esin kaynağı
Fidel Castro 1959’da ülkesini Batista diktatörlüğünden kurtardığı ve Marksist-Leninist devrim esasları üzerine “yeni Küba’yı” kurduğu günden itibaren, kendi halkı için olduğu gibi, dünya için de bir efsane olmuştur. Onun vefatıyla insanlık çağımızın en önemli liderlerinden birini kaybetmiştir.
Castro’nun en önemli başarısı, Batista rejimini devirirken, ülkesini “Yanki emperyalizmi”nden ve onun yerel uzantıları olan “kompradorlar”ın hâkimiyetinden kurtarmasıydı. Bu mücadele, kısa zamanda diğer birçok Latin Amerika ülkesine, hatta Kara Afrika’ya da bir esin kaynağı olmuştur.
Castro mücadelesini yürütürken, özellikle ABD’yi karşısında bulmuştur. CIA’nın 1961’de düzenlediği Domuzlar Körfezi operasyonu, “Comandante”nin direnişi karşısında fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Washington’un baskıları ve ablukası Castro’yu Sovyetler Birliği’nin kucağına itmiş, Ruslar Küba’ya nükleer başlıklı füzeler yerleştirince, “üçüncü dünya savaşı tehlikesi” baş göstermişti. Sonuçta Sovyetler bu füzeleri, ABD’nin Türkiye’de “Jüpiter” füzeleri bulundurmaktan vazgeçmesine karşılık geri çekmeye razı olmuştu...
Devrimin seyri
Her devrim gibi Castro’nun devrimi de başta sert ve katı oldu. Devlet topraklara, işyerlerine, özel mülkiyete el koydu. Tabii bu on binlerce insanın ABD’ye kaçmasına yol açtı. Ayrıca ABD’nin uyguladığı ambargo ciddi sıkıntılar yarattı.
Ancak son yıllarda ve özellikle Fidel’in yönetimi kardeşi Raul’a devretmesinden sonra, devrimde nispi bir yumuşama, Obama yönetiminin de Küba ile yakınlaşması sağlandı.
Hâsılı, Fidel Castro gerçekleştirdiği devrimle, Küba halkına kazandırdığı yeni ruhla, ezilen ülkelere verdiği ilham ve cesaretle “20. yüzyılın en etkin dünya liderlerinden biri” olarak anılacaktır.