Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       KKTC'deki krizden nasıl çıkılacak?
       Dünkü yazımızda, adadaki siyasi liderlerin bu konudaki düşüncelerini aktarmıştık. Farklı eğilimlere sahip siyasetçilerin ortak görüşü, "yavru vatan" ile "anavatan"ın arasını açabilecek zorlamalara ve gerginliklere mahal bırakmadan, çıkış yolunun birlikte aranması gerektiğidir.
       Gerçekten bunun bir an önce yapılması gerekiyor. Çünkü "bankalar skandalı"nın körüklediği ve iyice ortaya çıkardığı mali ve ekonomik bunalımın, giderek bir "siyasal kriz" yaratması tehlikesi var.
       Gelişmeler KKTC'yi bir "hükümet krizi"nin eşiğine getiriyor... İş bununla da kalmıyor, toplumun bir kesiminin, Türkiye'ye karşı kırgınlığını, hatta kızgınlığını açıkça dile getirmesi, Türkiye ile Kıbrıs Türk'ü arasında bir sürtüşmenin sinyallerini veriyor...
       * * *
       ŞU anda gelinen noktada, krizin sorumluluğu konusundaki karşılıklı suçlamalar, olsa olsa çözümü zorlaştırır.
       Gerçek şudur ki, şimdiki durumun ortaya çıkmasında, gelmiş geçmiş Türk hükümetlerinin yanlış politikaları kadar, KKTC'deki yöneticilerin beceriksizlikleri de rol oynamıştır.
       Açıkçası Ankara çeşitli dönemlerde (iş başındaki hükümetlerin kendi politikalarına göre) KKTC'yi siyasal ve ekonomik bakımdan yönlendirmiştir. Çoğu kez, özellikle ekonomide Türkiye'nin sorunları (başta enflasyon) KKTC'ye "ihraç" edilmiştir. Türkiye bir yandan KKTC'yi dünyaya "bağımsız bir devlet" olarak tanıtmaya çalışırken, diğer yandan tamamen kanatlarını onun üstüne germiştir. Adaya "yerleşimciler"in sevkinden Türkiye ile de ilintili yolsuzluklara göz yumulmasına kadar, birçok uygulamalar Kıbrıs Türk toplumunda ciddi rahatsızlıklar yaratmıştır. Durum öyle bir hal almıştır ki, "sokaktaki adam" artık "Türkiye hapşırdığında, KKTC zatürree olur" diye düşünmeye başlamıştır...
       KKTC'nin bu işteki sorumluluğu, daha baştan Ankara'ya bağımlığını sürekli bir avantaj olarak görmesi, Türkiye'den gelecek paralara bel bağlaması, yolsuzluklara, savurganlığa göz yummasıdır. KKTC, sağlam bir ekonomik yapı kuramamıştır. İşler kötüye gidince, kabahati Ankara'ya yüklemek gibi "kolaycı" bir tavır almıştır...
       * * *
       YUKARIDA belirttiğimiz gibi, şimdi suçlu aramak veya karşılıklı olarak atışmak zamanı değildir. Aksine, birlikte oturup yeni bir yaklaşımla sorunlara çözüm arama zamanıdır.
       İki taraf da işe geçmişteki hatalardan sonuç çıkararak başlamak zorundadır.
       Bugünkü ekonomik ve siyasal bunalımı halletmek için öncelikle bir anlayış ve yaklaşım değişikliğine ihtiyaç var:
       * Son günlerde sıkça görülen karşılıklı suçlamalara, güvensizlik ifadelerine bir an önce son vermeli...
       * Ankara'nın da, Lefkoşa'nın da karşılıklı ilişkilerine yeni bir yön vermesi lazım. Zorlamalarla, baskılarla, meydan okumalarla bir yere varılamaz...
       * Bu bağlamda Türkiye'nin KKTC'ye bir partner muamelesi yapması gerek. İlter Türkmen'in dün "Hürriyet"te yazdığı gibi, "KKTC'nin iç işine müdahale ettiğimiz izlenimini vermemeye özen göstermeliyiz... Yeni bir hükümet modelini dayatmak, hataların en vahimi olur"...
       * Kısa vadede Kıbrıs Türk toplumunu sıkıntıdan kurtaracak, orta vadede de onun kendi ayakları üstünde durmasını sağlayacak yeni stratejiler belirlenmelidir...
       Bu işler ne ölçüde "ortaklaşa" yapılırsa, başarı şansı o kadar fazla olur.


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr