Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami Kohen

GELİŞME halindeki 8 Müslüman ülkeyi bir araya getiren D - 8'in esas amacı ve işlevi nedir?
Yeni örgütün kuruluşunun İstanbul'da resmen ilan edilmesinden sonra dahi, bu soruların yanıtı henüz tam netleşmiş değil.
Anlaşılan D - 8'in oturması ve belirli bir kimliğe kavuşması için daha zamana ihtiyaç var.
İlk bakışta bu yeni kuruluşun niteliği ve hedefi belli: Birinci aşamada, 8 Müslüman ülkenin çeşitli alanlarda sıkı işbirliği yapmasını sağlamak. Zamanla bu topluluk, yeni üyelerin de katılımı ile, uluslararası platformda ağırlığını hissettirebilecek, sesini duyurabilecek...
D - 8'in fikir babası olan Başbakan Erbakan'ın öteden beri "vizyon"u, İslam dünyasını tek vücut haline getirmektir. Geçmiş yıllarda Refah lideri, bir İslam NATO'sundan, İslam Ortak Pazarı'ndan, İslam Birleşmiş Milletleri'nden söz etmiştir. D - 8 projesi de, aslında bu "vizyon"unun bir ürünüdür.
Nitekim, Erbakan Başbakan olduktan sonra, bu projeyi gerçekleştirmek üzere harekete geçtiğinde, bu topluluğa - Müslüman sözcüğünün ilk harfini kullanarak - M - 8 rumuzunu vermişti. Ve çeşitli konuşmalarında bunun Batılıların G - 7'si karşısında bir güç oluşturacağını, hatta onunla (bu arada ABD Başkanı Clinton ile) birlikte oturup, yeni dünya düzenini - ya da adil düzeni - kuracağını iddia etmişti...
* * *
BUGÜN, İngilizce "developing" sözcüğünün ilk harfini kullanarak D - 8 adını alan bu yeni topluluk, daha mütevazı bir programla işe başlamış bulunuyor.
Ankara'nın "resmi" görüşü, D - 8'in esas misyonunun, İstanbul Deklarasyonu'nda da belirtildiği gibi, ekonomi, ticaret, finans, iletişim, tarım, enerji, çevre, sağlık alanlarında üye ülkeler arasında yakın ilişkiler kurmak olduğudur.
Bunu Türkiye'de de bazı çevreler yeterli bulmuyor ve D - 8'i, Batı'daki benzer topluluklara bir alternatif olarak görüyor. Bazı ülkeler, D - 8'in siyasal bir rol sahibi olması gerektiğini de savunuyor. Bazısı, topluluğun İslami karakterini ön plana çıkarmak istiyor.
D - 8'lerin daha ilk zirvesinde, bu farklı yaklaşımlar dolaylı olarak ortaya çıktı. Örneğin İran, ABD Kongresi'nin İsrail'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararını kınayan bir bildirinin yayınlanmasını istedi. Türkiye, D - 8'i siyasal platforma çekecek böyle bir tutumun alınmasına karşı çıktı. Öteki üye ülkeler de İran'ın önerisine sıcak bakmayınca, böyle bir kınama kararından vazgeçildi.
Unutmamalı ki, henüz kuruluş aşamasında dahi, 8 Müslüman ülkenin, dinbirliği dışında, gerek iç gerekse dış politikada farklı görüşleri ve tavırları - hatta anlaşmazlıkları - var. Bizzat Türkiye şu sırada İran ve Mısır'la uyuşmazlık halindeler. Üye ülkelerin rejim konusundaki konseptleri de farklı. Örneğin Zirvede konuşan Malezya Başbakanı, demokrasinin anarşiye de yol açabileceğini, grevler ve gösterilerle hükümetlerin alaşağı edilebildiğini söyledikten sonra "kendi demokrasimizi kendimiz yaratmalıyız" diyor!..
Bu şartlarda D - 8'e şimdiden ekonomik ağırlıklı bir işlev ve kimlik vermek daha uygun olur...
* * *
BU topluluğun içinde yoksul ülkeler var. Ama toplam 800 milyon nüfusun yaşadığı ve Afrika'dan Uzakdoğu'ya kadar uzanan bu geniş bölge, zengin bir potansiyele sahip. Türkiye bu potansiyelden yararlanabilir. Özel sektör bu alanda da dinamizmini gösterebilir.
Ancak D - 8'i dev aynasında görmemek, işlevini, etkinliğini abartmamak gerek. D - 8'in G - 7'yi kaygılandıracağı ve ona birtakım şartları kabul ettireceği gibi laflar, aslında bu topluluğun ciddiye alınmasını da önler.
D - 8, Türkiye'nin içinde bulunduğu Karadeniz İşbirliği kuruluşu KEİK veya gene bölgesel Müslüman ülkeleri kapsayan ECO gibi topluluklar gibi, yaşayabilir, gelişebilir ve yararlı da olabilir. Bu, Türkiye'ye özellikle ekonomik alanda dış ilişkilerini çeşitlendirme ve zenginleştirme imkanını da verebilir. Tabii bunun gerçekçi sınırlarının aşılmaması kaydı ile...

Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr