Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYE'nin imajı ağır bir darbe daha yedi.
İnsan hakları ihlallerinin, Susurluk skandalı ile ortaya çıkan yolsuzlukların, uyuşturucu trafiğine ilişkin suçlamaların ve kafaları karıştıran yönetimdeki iki başlılığın ardından, şimdi bir de Sincan olayı, dış itibarımızı biraz daha sarsıyor.
Fazla gerilere gitmeye gerek yok. Bir yıl önce dahi Türkiye'nin dünyadaki görüntüsü farklı idi. Şimdi ise, Türkiye'nin zaten bozuk olan fotoğrafına, bir de "Sincan manzarası" ekleniyor!
Ülkemizin dışarda yeterince tanınmadığından veya kötü tanındığından hep yakınırız. Bunda gerçek payı var tabii. Ama imajımızı sadece (milyarlar da harcasak) "tanıtma" ile düzelteceğimizi sanırsak çok yanılırız. Zaten yanıldığımız da, tecrübe ile ortada.
Evet, ciddi bir imaj sorunumuz var. Bunun başlıca nedeni de, bizim yansıttığımız "fotoğraf"tan kaynaklanıyor.
Bugün dünya basınında Sincan olayı olumsuz şekilde ele alınıyorsa (ve örneğin "Daily Telgraph"in belirttiği gibi Türkiye bir "serseri mayın"a benzetiliyorsa) bunun nedenini, "dış alem"in bizi tanımamasında veya ön yargılı olmasında aramamak lazım.
Ne yazık ki, dışardaki olumsuz izlenimler, Türkiye'den yansıyan tablonun bir ürünüdür...
* * *
SİNCAN olayının dışardaki tepkileri, iki nokta üzerinde toplanıyor.
Birincisi dinsel yönüdür. Sincan'dan yükselen şeriat çağrıları, aslında Batı başkentlerinde Türkiye'yi yakından izleyen çevreleri pek şaşırtmadı. Bir süredir Türkiye'de İslamcı hareketin adım adım hedefine doğru yürüdüğü ve hele son zamanlarda gündeme dinle ilgili çeşitli konuları getirdiği biliniyor.
Sincan'daki gösteri ve orada sarfedilen sözler, bu akımın artık hangi noktaya gelmekte olduğunun anlaşılmasını sağladı. Hatta bu vesile ile İslamcı militan kesimin, Refah Partisi'nin daha pragmatik tavrını da hiçe sayarak baklayı ağzından çıkardığı ve esas hedeflerini ve stratejisini ortaya koyduğu açıkça görüldü.
Bu durum Batı'yı ne ölçüde kaygılandırır? Bir süreden beri Batı'nın gözünde Türkiye "giderek İslamlaşan" bir ülke olarak görünüyordu. Sincan olayı şimdi bu izlenimi güçlendiriyor. Ama Batı buna rağmen, Türkiye'deki laik kesimin gücüne ve etkinliğine inanıyor ve Türkiye'nin bir İran veya Cezayir olamayacağı umudunu koruyor.
ABD bu konudaki düşüncesini resmen açıklamış durumda. ABD Dışişleri sözcüsü Burns'ün şu sözleri anlamlıdır: "Türkiye'de demokrasinin laik yönetimle ve laik temelde devam edeceğine güven duyuyoruz", Burns'ün birkaç satırlık demecinde defalarca "Türkiye'nin laik demokrasisi" terimini kullanması, ayrıca "Demirel'in liderliğinde bu tür siyasi sorunların çözümleneceğine inanıyoruz" demesi de, yeterince net bir mesaj veriyor.
ABD'nin demek istediği şey şu: Türkiye'de ne dinci, ne askeri bir rejim kurulması iyi olmaz. Bugünkü kriz, siyasal yoldan halledilmelidir. Bunu da Demirel bizzat üstlenmelidir...
* * *
SİNCAN olayının dışa aksayan ikinci yönü de, "askeri faktör"dür.
Tankların Sincan sokaklarından geçişi, dünya TV ekranlarına ve gazetelerine yansıyınca, bir süredir zaten Türkiye'de dedikodusu yapılan "darbe" konusu uluslararası platforma da taşınmış oldu. Yabancı medya bunu, laikliği korumayı görev sayan ordunun, bu düzeni yıkmak isteyen dinci kesime karşı bir uyarı olarak gösterdi.
Türkiye'yi yakından izleyen dış çevrelerde Türk komutanlarının iktidarı ele geçirmek niyetinin bulunmadığı kanısı hakim. Bunu Batılı diplomatlardan ve analistlerden bir kez daha duyduk. Hatta bu çevreler bu nedenle Türk askeri liderlerini demokrasiyi yaşatmak kararlılıkları için övüyorlar. Sincan'daki askeri gövde gösterisini de "akıllıca bir taktik" olarak nitelendiriyorlar.
Batılı yetkililerin umudu, Sincan krizinin yatışacağı ve daha aktif bir askeri müdahaleye gerek kalmayacağıdır. Burns'ün "demokrasi" ve "sivil hükümet" sözcükleri üzerinde basa basa durması da bunu gösteriyor.
Bir Batılı diplomatın dediği gibi, son haftalarda Türkiye'nin iç politikasına hakim olan yolsuzluk, kaçakçılık, entrika gibi olaylar dış politikasına da yansımıştır. Şimdi, Sincan olayı da, dinsel ve askeri yönleri ile, Ankara'nın uluslararası ilişkilerini etkilemeye başlıyor. Ve tabii imajını biraz daha bozuyor...