Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       CUMHURBAŞKANLIĞINI bugün Ahmet Necdet Sezer'e devredecek olan Süleyman Demirel'in 7 yıllık görevi sırasında Türkiye'nin dış ilişkilerinde oynadığı aktif rol ve yaptığı katkılar, Türk dış politikası tarihinde önemli bir yer alacaktır.
       Demirel, iç politikada olduğu kadar uluslararası ilişkiler alanında da bilgisini, deneyimini, yeteneklerini ve saygınlığını iyi kullanmasını bilmiş, zaman zaman dış politikaya yön vermiş, zayıf veya istikrarsız hükümetler döneminde de boşlukları doldurmuştur.
       Demirel'in Çankaya'daki 7 yılı, aslında Ankara'nın dış ilişkileri açısından yakın tarihin en hareketli - ve bazen nazik - dönemine rastlar. Türkiye'deki sistem, cumhurbaşkanına dış politikada sınırlı bir işlev verir. Ancak Demirel, yetkileri çerçevesinde ve Köşk'te oluşturduğu danışmanlar kadrosunun yardımı ile, inisiyatifini kullanmaktan çekinmemiş, vaktinin ve enerjisinin önemli bir bölümünü de Türkiye'nin dış ilişkilerini geliştirmeye ayırmıştır.
       Özellikle Balkanlar'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da ve Ortadoğu'da Demirel'in oynamaya çalıştığı rol, kendisini uluslararası platformda sözü dinlenen bir dünya lideri konumuna getirmiştir.
       Sanıyoruz Demirel'in iç politika alanındaki görüşlerini ve davranışlarını beğenmeyenler veya eleştirenler dahi, dış politikadaki performansını ve katkılarını teslim edeceklerdir.
       * * *
       DEMİREL dün "veda" niteliğindeki basın toplantısında, dış politika konusunda üzerinde durulması gereken mesajlar vermiştir.
       Kendi deyişi ile, Türkiye AB ile uyum çalışmalarını yaparken idari yapısını da gözden geçirmeli, AB'nin öngördüğü şekilde vatandaşa en yakın düzeyde karar alan bir devlet yapısını benimsemeli, demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü bağlamında eksiklerini gidermelidir.
       Demirel AB kriterlerinin ekonomide de benimsenip uygulamaya konmasını tavsiye ediyor. Ve son söz olarak şöyle diyor: "Çağla kucaklaşmış, dünya ile rekabet edecek ekonomik güce sahip, AB üyesi, Avrasya'da lider bir dünya devleti, laik, demokrat, müreffeh büyük Türkiye: İşte hedef bu"...
       Demirel'in gider ayak verdiği bu mesaj, aslında bir devlet politikası olarak da benimsenmiştir. Bütün mesele hükümetin ve ilgili kurumların bu politikayı etkin ve hızlı bir şekilde uygulamasıdır...
       * * *
       BUGÜN cumhurbaşkanlığı görevini devralacak olan Sezer'in de bu politika çerçevesinde üstüne düşeni yapmaya çalışacağından kimsenin kuşkusu yok.
       Ancak yeni Cumhurbaşkanı'nın dış politikada Demirel gibi bir birikimi ve deneyimi olmadığı açık. Bu bakımdan yeni dönemde, Çankaya'nın Türkiye'nin dış ilişkilerinde 'daha alçak profil' göstermesi ve esas işin daha çok Başbakan ve Dışişleri Bakanı tarafından yürütülmesi beklenir.
       Bu arada, daha önceki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, Demirel'in dış ilişkilerdeki bilgisinden ve etkinliğinden mutlaka yararlanmak gerek. ABD'de ve Avrupa'da, resmi görevini tamamlamış liderlerin kendi ülkelerinin dış politikalarında veya dünya siyasetinde çeşitli misyonlar üstlendikleri çok görülür. Demirel'in uluslararası namı, karizması ve enerjisi, bu tür misyonlar alması için ideal bir fırsat yaratıyor. Herhalde kendisi de günlük politikanın dar sınırlarını aşarak, böyle roller üstlenmeyi yeğleyecektir.
       Demirel'in Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi konusunda yeni stratejiler üretmek için kurulması düşünülen "Türkiye - Avrupa Vakfı"nın başına geçeceğine ilişkin haberler, bu bakımdan sevindiricidir.


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr