Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


KUDÜS


İsrail hava sahasına girildikten sonra, Türk Hava Kuvvetleri'nin İsrail'de modernize edilen iki F - 4 uçağı, Cumhurbaşkanı Demirel ve yanındaki heyetin bulunduğu THY uçağına - nefes kesen akrobatik hareketler yaparak - eşlik ediyor... Demirel, Tel Aviv'in Ben Gurion Havalimanı'nda askeri şeref kıtası tarafından törenle karşılandıktan sonra doğru Kudüs'e geliyor... Ve burada, tarihi King Hotel'de, ABD'ye gitmeye hazırlanan yeni Başbakan Ehud Barak ile 45 dakika görüşüyor.
Cumhurbaşkanı'nın 3 günde 3 ayrı ülkeyi kapsayan yoğun Ortadoğu gezisi böyle bir sıcak hava ve hızlı tempo ile başlıyor...
Barak ile "gider ayak" yapılan ilk teması, birbirlerine "sevgili dostum" diye hitap eden Demirel - Weizman görüşmesi ve "çalışma yemeği" izliyor. Zaten Cumhurbaşkanı'nın bu gezisine "resmi ziyaret" yerine "çalışma ziyareti" deniyor. Bu çalışmanın amacı da, hem Türkiye ile İsrail - ve Türkiye ile Filistin, Türkiye ile Ürdün - arasındaki ilişkileri geliştirmek, hem de (hatta özellikle), Ortadoğu barış sürecinin yeniden canlanmasına yardımcı olmaktır...
* * *
BARAK'ın Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz barış sürecini başlatacak ilk adımları atması, Ortadoğu'nun karanlık ufuklarını aydınlattı.
Demirel'in tam bu hava değişiminin başında bölgeyi ziyaret etmesi, güzel bir rastlantıdan da öte, Türkiye için (oynamak istediği rol açısından) büyük bir şans...
İsrail'in de, Türkiye kadar bu şansı değerlendirmek istediği görülüyor. Nitekim Barak, Washington'a uçmadan hemen önce (hatta hareket saatini biraz geciktirerek) Demirel ile görüşmekte yarar gördü. Barış süreci konusunda iki taraf da hemen hemen aynı frekanstalar: Demirel Barak'a, bu süreci başlatmaktaki kararlılığını sürdürmesini tavsiye etti ve Türkiye'nin buna yardımcı olacağını bildirdi; İsrail Başbakanı da kendisinin zaten bu yeni politikanın amacına ulaşması için elinden geleni yapacağını söyledi.
Demirel'in Barak ile olduğu gibi Weizman ile de görüşmesinde, ele alınan ikinci - ve nazik - bir konu daha vardı: O da barış sürecinin, Türk - İsrail ilişkilerine nasıl yansıyacağı... Kudüs'teki ilk temaslar, açıkçası, biraz da bu konuda son günlerde dolaşan - ve İsrail'in özellikle Suriye ile barışı sağlamak için Türkiye'ye karşı daha mesafeli davranabileceğini iddia eden - haberlerin gölgesi altında yapıldı...
* * *
BARAK'a yakın çevreler, kendisinin ABD'ye uçmadan önce mutlaka Demirel ile görüşmek istemesinin nedenini, bu söylentilere bağlıyolar. Bu nedenle, Barak görüşme sırasında bizzat bu son söylentileri gündeme getirdi ve İsrail'in Türkiye ile yakın dostluğuna ve işbirliğine büyük önem verdiğini, dolayısı ile barış sürecinin (Suriye de buna dahil olacaksa) kesinlikle Türk - İsrail ilişkilerini etkilemeyeceğini vurguladı. Bir diplomatın deyimi ile bu, resmi bir "İsrail güvencesi" niteliğini taşıyor.
Weizman da Demirel ile görüşmesinde ve daha sonra ortak basın toplantısında aynı "güvence"yi verdi. İsrail Cumhurbaşkanı barış sürecinin geleceği ve Türkiye ile ilişkilerin daha da gelişmesi konusunda iyimserliğini ifade ederken şöyle dedi: "Hayfa'dan Suriye yolu ile Türkiye'ye gidebileceğimiz gün, ne kadar güzel olacak"!..
Dün Demirel'in dışında Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve resmi heyetin yaptığı görüşmelerde ve özel konuşmalarda da İsrail yetkilileri aynı mesajı vermeye çalıştı. "İsrail'in barış süreci nedeni ile Türkiye ile ilişkilerini gevşetmesi düşünülmüyor ve düşünülemez de"...
İsrail diplomatları bu konuda dolaşan söylentileri bir - iki gazetedeki "kişisel spekülatif görüşler"e atfediyorlar ve hükümetin bunları ciddiye almadığını belirtiyorlar.
* * *
TÜRK tarafına gelince: Doğrusu Demirel ve Dışişleri yetkilileri de, bu spekülasyona inanmıyor. Cumhurbaşkanı dün uçak yolculuğu sırasında ve buradaki demeçlerinde bunu açıkça ve defalarca ifade etti. "Biz neden barış sürecinden kaygı duyalım?" diye soran Demirel'in sözleri şöyle: "Aksine bizce barış süreci, Türk - İsrail ilişkilerini daha güçlendirecektir. Söz konusu olan, Suriye'yi de içine alacak topyekün bir bölgesel barıştır. Üstelik Suriye bizim düşmanımız değil, komşumuzdur. İsrail - Suriye barışının gerçekleşmesi bizi de mutlu eder. Türkiye'yi rahatsız eden ihtilaflardır, yoksa barış değil"...
Böylece Demirel'in mesajı ile Barak ve Weizman'ın güvencesi, hedefine uluşmış görünüyor.
Türk - İsrail ilişkilerinin, çeşitli alanlarda (ve özellikle dün burada konuşulan bir dizi yeni ekonomik projeler üzerinde) bu ortam içinde gelişmeye devam edeceği anlaşılıyor.



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr