Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DEMOKRASİLERDE seçim sonuçlarını önceden kestirmek çok zor, ama “yarı demokrasilerde” sandıktan kimin çıkacağını -veya kimin çıkamayacağını- tahmin etmek kolay.
Mısır’da dün yapılan yerel seçimler işte bu ikinci kategoriye giriyor. Nitekim bu ülkede, seçim sonucunu öğrenmek için, oy sayımının tamamlanmasını ve resmi sayıların açıklanmasını beklemeye gerek yok. Çünkü, esas muhalefetin boykot ettiği bu seçimleri kimin kazanacağı önceden belli. Tabii ki iktidar partisi...
Diğer ülkelerde olduğu gibi, Mısır’da, yerel seçimlerin merkezi yönetim üzerinde fazla bir tesiri yoktur. Bu seçimlerin sonucu Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in geniş yetkilerini de etkileyecek değildir.
Ancak Mısır’daki bu seçimler üzerinde durmamızın nedeni, köklü bir geçmişi olan bölgemizdeki bu ülkenin geçirmekte olduğu siyasal sancıları incelemeye değer görmemizdir.

Göstermelik adımlar
Son 30 yılda, Mısır’ın siyasi hayatına halen 80 yaşında olan Mübarek’in otoriter rejimi damgasını vurmuştur. Son zamanlarda “Reis”, -iç dinamikler ve dış faktörler sonucunda- daha demokratik bir ortam yaratmak için bazı adımlar atmıştır.
Ne var ki, Mübarek, Mısır’da sistemin ve istikrarın korunması için, dizginleri sımsıkı elinde tutmayı zorunlu görmektedir. Bu bakımdan, demokrasi adına attığı adımlar, çoğu kez ufak ve göstermelik olmuştur.
Mısır’da yıllardan beri Müslüman Kardeşler en güçlü muhalefet grubunu oluşturuyor. Parti olarak “yasadışı” ilan edilmesine rağmen, son zamanlarda onun yandaşları, bağımsız aday olarak seçimlere katılabiliyor. Bu da Mübarek’in “demokratikleşme” bağlamında attığı adımlardan biri. Bu sayede 2005’te yapılan genel seçimlerde İslamcı adaylar, Meclis’teki sandalyelerin beşte birini kazanabildiler.
2006’da yerel seçimlerin aynı şartlar altında düzenlenmesi öngörülmüştü. Ama Mübarek yönetimi anayasada değişiklik yapılacağı gerekçesiyle bu seçimleri iki yıl erteledi. Ancak bu arada yapılan anayasa değişiklikleri, muhalefetin şanslarını zayıflatan bazı kısıtlamalar getirdi.
Nitekim dünkü yerel seçimlerde, özellikle Müslüman Kardeşler yandaşı 5700 adayın çok büyük bir kısmı bu kısıtlamalar sonucunda diskalifiye edildi. Bu durumda örgüt, seçimleri boykot etmeye karar verdi.
Aynı uygulamalar nedeniyle sol ve liberal eğilimli (laik) adayların bir kısmı da saf dışı bırakıldı.
Böylece iktidardaki Ulusal Demokrat Parti adayları yerel meclislerde sandalyelerin çoğunu elde etmiş oldular.

Yasalara uygun, ama...
Mısır’da siyaset kuşkusuz kendi anayasasına ve yasalarına göre yürütülüyor. Ne var ki, bu yasalar da Mübarek rejiminin görüşlerine ve politikalarına göre şekillenmiştir.
Mübarek’in ülkeyi kısıtlayıcı yasalarla ve kendi otoriter yöntemleriyle yönetmek istemesinin nedeni, açıkçası Müslüman Kardeşler’den korkmasıdır. Bu örgüt, ülkenin karşılaştığı yoksulluk, yolsuzluk ve benzeri ciddi sorunların yarattığı huzursuz bir ortamda halkın geniş bir kesiminin desteğini kazanıyor. Ayrıca onun İslami programı (ve “Çözüm İslamdır” sloganı) da geniş muhafazakâr yığınları kendi saflarına çekiyor.
Bu durum Mübarek’i bir ikilem karşısında bırakıyor: Ya şeriatçı olarak bilinen bir hareketin yönetimi ele geçirmesi pahasına demokrasiye ağırlık verecek veya bunu engellemek için, otoritesini -arada bazı karizmatik jestler yaparak- sürdürecek...
“Reis” bu ikinci şıkkı seçmiş görünüyor.