Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Başbakan Bülent Ecevit'in Hindistan gezisi, Türkiye'nin dünyanın bu bölgesine karşı izlediği politikada bir değişikliğin işaretlerini verdi.
       Ankara bu bağlamda, deyim yerinde ise, bir "balans ayarı" yaptı. Geçmişte Pakistan'a meyleden, Hindistan'a karşı ise mesafe koyan dış politikasını, daha dengeli ve gerçekçi hale getirmeye başladı.
       Türk diplomasisinin uzun yıllar açıkça Pakistan'a çok yakın, buna karşılık Hindistan'a karşı soğuk bir tavır takınmasının nedenleri var elbet. Pakistan'a duyulan sevginin yanı sıra, Hindistan'ın Soğuk Savaş yıllarında izlediği politika ve özellikle Kıbrıs konusunda sergilediği Rum yanlısı tutum, bu nedenler arasındadır.
       * * *
      
AMA bugün konjonktür değişmiştir, Hint yarımadasında yeni şartlar belirmiştir. Pakistan gene bir "kardeş ülke" sayılıyor, ama Türk diplomasisi siyasal ve stratejik değerlendirmelerini daha akılcı mülahazalara göre yapıyor. İslamabat'ta bugün askeri bir rejim vardır. Ankara Pakistan halkına değil, ama bugünkü rejimine eleştirel bir gözle bakıyor.
       Buna karşılık, Hindistan uluslararası arenada önemli yeri olan, demokratik ve laik bir ülke. Ekonomide ve teknolojide gerçekleştirdiği atılımlarla Türkiye'nin işbirliği yapmakta yarar gördüğü bir ülke. Üstelik Yeni Delhi'nin de Türkiye'ye - ve hatta Kıbrıs sorununa - bakışı, eskisinden farklı...
       Bütün bu objektif faktörlere bir de Başbakan Ecevit'in Hindistan'a karşı beslediği kişisel ilgi ve sempatisini de eklemek lazım...
       * * *
       TÜRK politikasındaki değişikliğin işaretlerini, Ecevit'in Hindistan ziyareti sırasında yaptığı konuşmalarda görmek mümkün. Ama Başbakan daha gezisinin başında Pakistan'a - örneğin Başkan Clinton'ın yaptığı gibi dönüş yolunda - uğramayı reddetmekle ilk sinyali vermiş oldu. Bunun nedeni de, Yeni Delhi'de açıkça söylediği gibi, Pakistan'da demokrasinin kesintiye uğramış olmasıdır. Onun deyişi ile "Pakistan ile dostuz, ancak biz herhangi bir askeri rejime destek olmayız"...
       Başbakan'ın özellikle terörle ilgili sözleri, Hindistan'ın lehinde bir tavrı ortaya koymuştur. Gerçi Ecevit Türkiye'ye de çok acı çektiren terör sorunundan "genelde" bahsetmiş ve buna karşı çıkmıştır. Ama bu sözlerin söylendiği yerin ve zamanın anlamı vardır. Kuşkusuz Ecevit'in kullandığı ifadeler Hint yetkililerinin çok hoşuna gitmiştir. Çünkü onlar da, şiddet eylemlerine başvuranlara "terörist" diyorlar. Ve bu eylemcilerin Pakistan'dan destek veya en azından cesaret aldıklarını söylüyorlar. Oysa, Pakistan Keşmir'deki eylemcileri terörist değil, "özgürlük savaşçıları" olarak görüyor.
       Teröre nedeni ne olursa olsun karşı çıkan Türkiye, Keşmir sorununda "müzakere yolu ile barışçı çözüm" görüşünü koruyor. Nitekim Ecevit, Cumhurbaşkanı Narayanan'a diyalog çağrısında bulundu ve böylece İslamabat'ın isteğini de iletmiş oldu. Oysa Hindistan bu aşamada böyle bir diyaloğa taraftar değil. Nitekim Narayanan, "önce Keşmir'deki terörün son bulması" ön şartını öne sürdü.
       * * *
       GEÇMİŞTE Ankara, dost ülkelerden gelebilecek tepkilerin kaygısı ile, onlara düşman olan ülkelerle ilişkilerini donduruyordu. Bir süredir Türkiye, dış politikasını böyle bir "endeksleme"den kurtarıyor ve çok yanlı, dengeli ilişkiler kurmaya çalışıyor. "Şahsiyetli dış politika", bunu gerektirir...
       Hindistan'la her alanda ilişkilerin geliştirilmesi kuşkusuz Türkiye'nin yararınadır. Ancak bu, İslamabat ile ilişkilerin geri plana itileceği anlamına gelmez.
      
Özellikle Pakistanlı dostların böyle bir izlenim edinmemesi lazım. Belki de bunun bir yolu, Başbakan'ın veya üst düzey bir Türk yetkilisinin ilk fırsatta Pakistan'ı ziyaret etmesidir...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr