Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen cumartesi, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin birinci yıldönümü idi. Devrimin henüz tamamlanmadığına inanan aktivistler, bu vesile ile halkı gene sokaklara dökülmeye ve şimdiki askeri yönetime karşı bir “sivil itaatsizlik” kampanyası ve genel grev ilan etmeye çağırdılar. Ancak bekledikleri sonucu alamadılar. Gösteriler geçen yıl Mübarek’in devrilmesine yol açan halk hareketleri ile kıyaslanmayacak kadar zayıftı. Halk “sivil itaatsızlık” ve grev fikrine karşı da soğuktu...
Bunun sebebi, sadece askeri konseyin olası protesto gösterilerine karşı sıkı güvenlik önlemleri alması değildi. İşin ilginç yanı, geçen yılki gösterilere katılan ve son seçimlerde siyasi gücünü gösteren Müslüman Kardeşlerin de, aktivistlerin çağrısına karşı çıkmasıdır. Kaldı ki, halkta da artık bir “gösteri yorgunluğu” ve de bu tür eylemlerin (özellikle grevlerin) mevcut ekonomik sıkıntıları büsbütün artıracağı endişesi var...
Peki, devrimci gençlerin halkı direnişe geçmeye çağırmasının nedeni nedir? Onlara göre, devrimin esas amacı olan rejim değişikliği ve demokrasi, gerçekleşmekten uzak. Mübarek’in askeri ve siyasi kadroları hâlâ işbaşında. Generaller iktidarı sürdürmek niyetinde... Bu nedenle aktivistler askeri konseyin bir an önce çekilip yönetimi sivillere devretmesini talep ediyorlar...

Rakip güçler
Mübarek’in devrilmesinden bir yıl sonra, devrimin henüz tam olarak oturmadığını söylemek mümkün. Ancak yıllarca süren otoriter bir rejimden sonra, demokrasiye süratle geçişin oldukça zor olduğu da bir gerçek.
Mısır’da bu yıl içinde bu yönde bazı önemli adımlar atıldı: Çeşitli eğilimli partiler kuruldu, onların katılımıyla seçimler yapıldı. Ülkede şimdi ifade özgürlüğü var. Buna karşılık, devletin başında askeri konsey ve geçmişte Mübarek yönetimi ile çalışmış olan Mareşal Tantawi bulunuyor. Parlamento seçimleri kadar, başkanlık seçimi de çok önemli. Askeri konsey yeni başkan seçimleri için haziran tarihini belirledi. Ancak aktivistler, o seçimlerden sonra da “askeri vesayet”in devam edeceğini ve generallerin sahip oldukları imtiyazlardan vazgeçmeyeceklerini öne sürüyorlar.
Mısır’da devrimden bir yıl sonra üç önemli güç ortaya çıkıyor: Askerler, devrimciler ve İslamcılar...
Tunus’tan farklı olarak Mısır’da ordu hep yönetimde aktif rol almıştır. Tunus’ta Bin Ali’nin devredilmesinden sonra, sivil ve demokratik rejime geçiş, nispeten kolay ve rahat olmuştur. Mısır’da durum farklı: Mübarek’in bıraktığı boşluğu hemen asker doldurmuştur. Demokrasiye geçiş için bir yol haritası çizmekle beraber, generaller belirleyici rollerini sürdürmekte, güçlerini korumaktadır.

Farklı eğilimler
Devrimciler Mübarek sonrası dönemde de varlıklarını korumaya ve demokrasi savaşını sürdürmeye kararlı. Ancak bu homojen bir grup değil. Aralarında farklı ideolojik ve siyasal görüşlere sahip aktivistler var. Hafta sonunda “sivil itaatsızlık” için giriştikleri kampanyanın başarısızlığı, onların marjinal bir grup haline geldiklerini gösteriyor.
Üçüncü güç olan İslamcılar giderek etkin ve belirleyici bir grup olarak ortaya çıkmış durumda. Meclis seçimlerinde Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadı olan Hürriyet ve Adalet Partisi(HAP)nin yüzde 47 oranındaki zaferi, bunun açık göstergesi. Selefiler ile birlikte İslamcılar mecliste üçte iki civarında bir çoğunluğa sahip oluyorlar.
Bundan sonra karşılaşılacak sorunlar, yeni Mısır’ın siyasi ve sosyal yapısı ile ilgili olacak. Örneğin başkanlık sistemi devam edecek mi? Şeriat mı, laik sistem mi hâkim olacak?
Ordu-sivil ilişkileri nasıl düzenlenecek?
Devrim sadece diktatörün devrilmesi ile noktalanmıyor. Mısır’da değişimin daha devamı var...