Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Hemen şunu belirtelim ki, dünya basınının bu seferki seçimlere ilgisi, bundan öncekilerden çok daha fazla ve çok daha yaygın. Bu, Amerikan ve Avrupa medyası için olduğu gibi, Arap ve Asya gazeteleri için de söz konusu.Bunun nedenini, yabancı gazetecilerin yazılarında da okumak mümkün. "Financial Times"ın ifadesiyle, "Türkiye bu pazar kimliğini etkileyecek olan tarihi bir seçim yapacak"... "Washington Post"a göre de, bu seçimlerin sonucu Türkiye'nin rejimi kadar dış ilişkilerinin de geleceğini belirleyecek...Zaten bu nedenledir ki dünyanın belli başlı başkentlerinde, diplomatlar ve finans çevreleri, Türkiye'deki seçimleri bu kadar sıkı bir şekilde izliyorlar.Basın için buna ilaveten bir başka neden de, konunun okuyucular açısından ilgi çekici noktalar içermesidir. Örneğin, -medya tarafından sunulduğu şekliyle- İslamcılarla askerlerin veya laiklerle dincilerin karşı karşıya gelişi gibi... DIŞ basının Türkiye'deki seçimlerle ilgili yazılarındaki genel hava, yabancı diplomatlardan ve işadamlarından duyduklarımızla örtüşüyor. Türkiye'deki seçimleri böyle dar ve yüzeysel bir açıdan değerlendirmekle yetinen gazeteler var tabii. Ama konuyu daha kapsamlı ve derin bir şekilde inceleyenler de var.Genel olarak dış basında bu seçimlerin Türkiye'nin rejimini ve siyasal geleceğini belirleyeceği kanısı hâkim. Bu seferki seçimlerin sıradan sayılamayacağını belirten birçok muhabir ve yorumcu, sonucun cumhuriyetin kurumları ve temel kuralları (laiklik gibi) ile ilgili anlayışı, ayrıca ülkenin iç istikrarını ve dış oryantasyonunu da etkileyeceğini belirtiyor."New York Times"ta yayımlanan bir haber-analizde şöyle bir değerlendirme yapılıyor: "Türkiye, ileriye doğru giderken İslamı adil bir toplum yapısı içinde nereye yerleşilmesi gerektiğine karar vermek zorundadır. Esas mesele İslamın hükümetin bir parçası olması veya olmaması değil, hangi tür laikliğin daha uygun olduğudur"...Bakış açıları ne olursa olsun, yabancı analistler için Türkiye'deki bu seçimlerin en ilginç ve önemli yanı, 4 buçuk yıllık AKP iktidarından sonra, ülkenin bir yol arayışı noktasına gelmiş olmasıdır.Bu bağlamda değerlendirmelerde işaret edilen hususlardan biri de, çoğu gözlemcinin deyişiyle, "Türk siyasetindeki yeni paradoks"tur. Bu çelişki şöyle sunuluyor: Muhafazakâr (veya dindar) siyasi kesim (yani AKP) gerek icraatı gerek programı itibariyle, "modernizm"i benimsiyor, liberal reformları destekliyor ve Batı ile (özellikle AB bağlamında) sıkı bağlar kurmaya çalışıyor... Cumhuriyetçi ve laik siyasal kesim ise, daha devletçi ve milliyetçi, hatta statükocu; Batı ile ilişkiler konusunda daha bağımsız bir duruş içinde... Yüzeysel görüş Dış basın dahil yabancı çevrelerde yapılan bu tür tespitler şu ilginç sonucu ortaya koyuyor: Batı dünyası, aşağı yukarı bilinenin devamı ve istikrarın sürdürülmesi açısından, AKP'nin kazanmasından yana. Bu tercihte, yabancı dış diplomatik ve finans çevrelerinin muhalefetin birçok konuda izleyeceği farklı politikalardan ve olası belirsizliklerden duydukları endişenin de büyük payı var.Bu yalnız ABD ve Avrupa için değil, özellikle son yıllarda Ankara ile yakın ilişki içine giren diğer birçok ülke için de belirli ölçüde geçerli görünüyor. skohen@milliyet.com.tr AKP tercihi