Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Önce cumhurbaşkanı krizi, daha sonra erken genel seçimlerin sonucuyla yakından ilgilenen yabancı analistler, şimdi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığının Türkiye'nin siyasal geleceği üzerindeki olası etkilerini değerlendirmeye çalışıyorlar.Gelişmelere yüzeysel bakanlar da var, daha ciddi analiz yapanlar da...Ama ortak yönlerini özetlersek, hepsinin de kafası karışık!Bir yandan son seçimlerden sonra, demokrasinin işleyişini görüyorlar ve buna olumlu bir not veriyorlar; diğer yandan da Gül'ün adaylığıyla cumhurbaşkanı krizinin yeniden alevlenişini izliyorlar ve bunun ülkedeki istikrarı bozmasından korkuyorlar.Çoğunun gözünde, bu çelişkili durumun odağında, laiklik başta olmak üzere cumhuriyetin temel değerleriyle, yeni İslami akımlar (veya ordu ile iktidar) arasındaki mücadele yatıyor..."Türkiye nereye gidiyor?" sorusunun yanıtını arayan yabancı analistler için, bu karışık denklemi çözmek hiç de kolay değil tabii. TÜRKİYE'nin iç siyaseti, gene dış basının haber ve yorum sayfalarında ve yabancı diplomatik ve finans çevrelerinin dilinde... Önceki gün İstanbul'da "ARI Hareketi"nin düzenlediği bir toplantıda konuşan, Avrupa Parlamentosu'nun önde gelen üyelerinden, Liberal-Demokrat Grubu'nun Türkiye raportörü Alexander Graf Lambsdorff da, son günlerde Türkiye'de çeşitli çevrelerle yaptığı görüşmelerden sonra, kafasının daha da karıştığını itiraf etti.Bunun nedeni, şu anda Türk siyasetindeki karmaşa ve belirsizlikler kadar, Türkiye'de söz sahibi insanların da farklı veya çelişkili değerlendirmeler yapmasıdır.Bu da aynen dışarıya yansıyor.Örneğin, AB'nin AKP'nin niyetleri hakkındaki görüşü, Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığına ve askerin siyasete müdahalesi olasılığına bakışı nedir?Lambsdorff'a göre, AB'nin bu konuda "tek sesli" bir tepki vermesi imkânsız. "AB'den karışık sinyaller gelirse, şaşmayın. Çünkü bu geniş Birlik içinde Türkiye'nin karmaşık meselelerini farklı şekillerde değerlendirenler vardır. Ama esas olan, demokrasinin korunması, yani Türkiye'nin (AB ile uyum sağlayacak reformlar bağlamında) 'oyunun kuralları'na uymasıdır"...Alman parlamenter, Türkiye'deki son siyasal gelişmelerin, AB'yi de zora soktuğu ve bir açmaza götürdüğü kanısında. Nitekim geçen nisanda ordunun "e-muhtırası" böyle sıkıntılı bir durum yaratmıştı. AB demokrasilerde askerin siyasete karışmaması gerektiğini savunmuş, bu ise Türkiye'de bazı çevrelerde tepki yaratmıştı... Çelişkili mesajlar Şimdi Brüksel'de (ve bir ölçüde Washington'da da) aynı kaygılar duyuluyor. Bu nedenle bazı Avrupalı ve Amerikalı diplomatlar özel konuşmalarında "Keşke cumhurbaşkanı konusunda bir uzlaşma olsaydı ve karşılıklı zorlamalara yol açacak bir ortam yaratılmasaydı" diyorlar.Ne var ki gelinen noktada artık yabancı analistler de, Gül'ün seçilmesinden sonra neler olabileceğini tahmin etmeye çalışıyorlar.Dış basında bu konuda yüzeysel -ve sansasyonel- yazılar görüyoruz. Örneğin "Süddeutsche Zeitung"a bakılırsa, "Ordu ile yeni gelişmeler yolda. Darbe ihtimal dışı değil"... Böyle düşünenler kadar, aksini söyleyenler de var... Ama onlar da bir kriz çıkacağından, hatta istikrarın sarsılacağından söz ediyorlar.Başta dediğimiz gibi, kafalar dışarıda da karışık! skohen@milliyet.com.tr Kriz sinyalleri