Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Guardian" gazetesinin belirttiği gibi, bölge insanları gerçekten bu "demokrasi girişimi"nin bir ABD dayatması olduğunu düşünüyorlar.Nitekim bu nedenle "Gelecek İçin Forum" adı verilen, Türkiye dahil 36 ülke dışişleri bakanlarının katıldığı konferans, beklenen sonucu vermedi. Gerçi "Forum"da bazı önemli açıklamalar yapıldı. Örneğin ABD ve Avrupa'nın katkısıyla, demokrasiye destek için 50 milyon dolar bütçeli bir "Gelecek Fonu", ufak girişimcilerin projelerini finanse etmek için de 100 milyon dolarlık bir "Gelecek Vakfı" kuruluyor. Bölge ülkeleri bundan memnun. Ama iş "demokrasiyi kurmak ve ilerletmek" noktasına gelince, çoğu bölge hükümetlerinin itirazları var...* * *Başlıca itiraz Mısır'dan geldi. Bildiri taslağında "Gelecek Fonu" yardımlarının, demokrasi mücadelesini veren sivil toplum kuruluşlarına verilmesi öneriliyor, bu bağlamda kadınların toplumda daha geniş bir yer alması da isteniyordu.Mısır "devlet tarafından tanınmayan sivil toplum kuruluşları"na dış mali destek verilmesine karşı çıktı. Diğer bazı Arap ülkeleri de Mısır'ın yanında yer aldı. Sonuçta bildiri çıkmadı.Bu durum, Batı'ya yakın sayılan bölge ülkelerinin dahi, demokrasinin geliştirilmesi konusunda ciddi kuşku beslediklerini ve ABD'nin öncülüğündeki "Forum" gibi inisiyatiflere sıcak bakmadıklarını ortaya koyuyor.Bölgedeki liderlerden sıkça duyulan bir söz var: Demokrasi dışarıdan empoze edilemez. Bunu bizzat bölge ülkeleri gerçekleştirecektir...Bu argümanın birinci kısmı doğru. Gerçekten demokrasi dış baskılarla kurulamaz. Özellikle bazı Arap ülkelerinde ABD'nin kendi çıkarları için böyle bir dayatmada bulunduğu kanısı yaygın. Ne var ki, otoriter rejimlerle yönetilen ülkeler veya kendi şartlarının henüz tam bir demokrasi için elverişli olmadığını düşünen hükümetler, kendiliklerinden çok sesli, özgür bir siyasi sistemin kurulması için de pek hevesli değiller. Son zamanlarda bazı Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde demokrasi yolunda ufak adımların atılmasında "dış etkenler"in rol oynadığı da bir gerçek.Bundan çıkarılacak sonuç, bölge ülkelerinin "dışarıdan" baskıların gelmesini beklemeden, siyasal ve sosyal reformları, kendi inisiyatifleriyle, yani "içeriden" gerçekleştirmesi gerektiğidir... Geçen hafta sonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da demokrasinin teşvik edilmesi amacıyla Bahreyn'de yapılan 2 günlük konferansta İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw şöyle konuştu: "Umarım bölge ülkeleri bunun tamamen bir Amerikan fikri olduğunu düşünmezler. Öyle bir izlenim her şeyi altüst eder"... Orta Asya'da rejimi en katı ülkelerin başında Özbekistan geliyor. Geçen mayısta Andican kentinde halk sokaklara döküldüğü zaman, Başkan İslam Kerimov yönetimi bunu kanlı bir şekilde bastırmıştı.Gürcistan, Kırgızistan ve Ukrayna'daki gibi Özbekistan'da da bir yönetim değişikliği olmasını bekleyen Batı bundan düş kırıklığına uğradı. ABD ve genelde Batı, Kerimov'un baskı rejimine karşı cephe aldı.Bu ABD'ye, 2002'de bu ülkede kurduğu askeri üssüne mal oldu. Kerimov, Amerikan askerlerinin ülkeyi 6 ay içinde terk etmesini emretti.Bu, Rusya'nın tam görmek istediği bir gelişme idi. Zira son zamanlarda ABD, Rusya'nın "arka bahçesi" saydığı Orta Asya'da nüfuzunu genişletiyordu. Kerimov'un çıkışı, Putin için bir fırsattı. Nitekim dün Putin ile Kerimov Özbekistan'da Rus üslerinin kurulmasını öngören bir askeri anlaşma imzaladı. Artık, Rusya Orta Asya'da bir köprü başı kuruyor.Kerimov'un dikta rejimi mi? Putin işin bu tarafıyla ilgili değil. Onun için bölgede eski Rus nüfuzunun yeniden kurulması çok daha önemli... skohen@milliyet.com.tr Özbek oyunu