Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özellikle yüzlerce çocuğun enkaz altında kalışını dramatik yönü ile yansıtan yabancı medya da, ülke yöneticilerinin büyük insanca kayıp ve maddi hasarı önleyecek tedbirleri neden zamanında almadığını soruyor. Açıkçası, dış basındaki son deprem haberleri ve resimleri, Türkiye'yi bu konuda beceriksiz, geri kalmış bir ülke olarak yansıtıyor...Dünkü "Guardian" gazetesinde Bilim Editörü Tim Radford, Türkiye'de son 17 yüzyılda 13 büyük depremin meydana geldiğini, her birinin ortalama 10 bin kişinin hayatına mal olduğunu ve Bingöl'de yıkılan devlet okulunda pek çok çocuğun ölmesinin de, adeta yaşamın bir parçası olarak kabul edildiğini belirtiyor. Yazar, Northumbria Üniversitesi'nden Maureen Fordham'ın şu sözlerini aktarıyor: "Allah'tan bu İstanbul'da olmadı... Bu olaylardan ne zaman ders alınacak ve daha da önemlisi ne zaman harekete geçilecek?""Times" gazetesi de Bingöl faciası ile ilgili haberin yanında, California çıkışlı bir "müjde" veriyor: Bir Amerikalı profesör, depremi önceden (40 saniye önce) haber verecek bir "sismik uyarı sistemi" bulmuş. Deprem bölgesi sayılan California'da bu sistemi uygulayacak olan 155 sismik istasyon sayesinde, binlerce insanın hayatı kurtulabilecek...Evet, doğal afetleri dahi zararsız hale getirmek için dünya neler yapıyor, biz ise insanlarımızı ihmale, vurdumduymazlığa, sorumsuzluğa nasıl kurban ediyoruz?.. DEPREM başta olmak üzere, doğal afetler - nerede meydana gelirlerse gelsinler - dünyanın yakın ilgisini çeker. Maalesef bu tür olaylara sıkça sahne olan ülkemiz, son Bingöl felaketi ile bir kez daha dış basında baş haberler arasında yer aldı. Bir AB turnesi Bu olayın önemli yanı, dönem başkanı Yunanistan'a ait iki adada yapılan toplantılardan sonra, gezinin "karşı sahil"de yani Türk topraklarında sürdürülmesidir. Bu, AB'nin giderek kendisine daha yakın görmeye başladığı Türkiye'ye yaptığı bir jesttir.Dışişleri Bakanı Gül'ün, bu hava içinde meslektaşlarına Türkiye - AB ilişkileri, Irak sorunu, Suriye'ye son ziyareti, Kıbrıs'taki gelişmeler hakkında bilgi vermesi bekleniyor.***GÖRÜŞMELERDE ele alınacak "hararetli" konulardan biri de, Fransa, Almanya, Belçika ve Lüksemburg "dörtlüsü"nün hafta içinde yaptığı bir zirvede, ayrı bir Avrupa ordusunun kurulması yönünde aldığı karardır.Cumhurbaşkanı Chirac'a göre, Avrupa artık kendi savunma gücünü oluşturmak ve ABD ile eşit biçimde diyalog kurmak yeteneğine sahip. Fransa gerçekten öteden beri Avrupa'ya ayrı bir siyasal, ekonomik ve de askeri kimlik vermek çabasında. Şimdi, diğer AB üyelerine danışmadan giriştiği bu inisiyatif, NATO ve AB içimde bir fırtına koparmış bulunuyor.Bu olay bizi de yakından ilgilendiriyor. Bir yetkilinin deyişi ile "Türkiye henüz nasıl gelişeceği belli olmayan bu yeni oluşum karşısında öne çıkıp, bu aşamada lehte veya aleyhte tavır almakta yarar görmüyor." Doğru, önce bakalım, bu proje AB'ye henüz üye olmayan ülkelere de açık olacak mı? skohen@milliyet.com.tr BUGÜN AB tarihinde Türkiye'yi de içine alan, oldukça renkli bir "ilk" gerçekleşiyor: Dün Rodos'ta toplanan 25 AB üyesi Dışişleri bakanı, bugün, Türkiye dahil 3 aday ülkenin Dışişleri bakanlarının da iştirakiyle Meis Adası'nda bir araya gelecek, akşam üzeri 2 mil mesafedeki Kaş'a geçip burada "sosyal bir etkinliğe" katılacak. Gece de hepsi bir arada bir gemiye binip Rodos'a gidecek ve orada yarın bu çalışma turnesini tamamlayacak.