Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     OLAYIN harareti şimdi biraz yatışmış görünüyor; ama yarattığı rahatsızlık son bulmuş değil...
     Geçen hafta Ege'de sular gene ısınmış gibi idi. Özellikle Atina'nın Türk askeri jetlerinin "tacizleri"ne ilişkin iddiaları, NATO'ya, AB'ye şikayetleri ve Ankara'ya karşı saldırgan beyanları sonucunda, hava birdenbire gerginleşmişti.
     Bazı yaygaracı Yunan gazetelerinin yazıları, sanki iki ülkenin yeni bir krizin eşiğine geldiği izlenimini veriyordu... Bu arada, doğrusu Türk - Yunan yakınlaşmasına önem veren Başbakan Simitis ve Dışişleri Bakanı Papandreu'nun demeçleri de, "acaba ilişkiler bozuluyor mu? Bu kadar çaba boşa mı gitti" gibi soruları akla getiriyordu...
     Son 2 - 3 günde Ege'de geçen haftakine benzer bir "olay" meydana gelmedi ve tansiyon bir nebze düştü. Ancak gene özellikle Yunan tarafından tepkiler, hatta tehditler gelmeye devam ediyor.
     Bunun AB'nin Selanik zirvesi öncesinde cereyan etmesi, bir tesadüf olmasa gerek...
     ***
     TÜRKİYE ile Yunanistan arasında son 3 - 4 yılda gerçekleşen yakınlaşmaya rağmen, Ege ile temel anlaşmazlıklar yerinde saydı. Bir süredir bu sorunlar üzerinde yapılan "istişareler"den de bir sonuç çıkmadı. Yani iki ulus arasında hava epey düzeldi, "güven artırıcı önlemler" alanında büyük adımlar atıldı; ama Ege ile ilgili problemler üzerinde en ufak bir ilerleme olmadı.
     İşte karasuları ve son zamanlarda özellikle hava sahası üzerindeki uyuşmazlık, geçen hafta zaten mevcut olan bir sürtüşmeyi yüzeye çıkardı.
     Gerçek şudur ki, Yunanlıların kendi anlayışlarına göre şikayet ettiği "ihlaller" veya "tacizler" ilk kez görülen bir durum değil. Nitekim Türkiye öteden beri uluslararası hava sahası olarak girdiği alanı kullandığını savunuyor.
     Bu kez Atina'yı kıyameti koparmaya iten neden - kendi iddialarına göre - hem bu "ihlallerin" son zamanlarda çok sayıda artması, hem de bir Yunan yolcu uçağının Türk F - 16'ları tarafından tehlikeli biçimde "taciz" edilmiş olmasıdır.
     ***
     YUNANİSTAN bu noktadan hareket ederek, Ankara'nın bu davranışlarının daha çok "askeri kesim"den kaynaklandığı iddiasını ortaya atmış, bu argümanını da AB nezdinde bir koz olarak kullanmaya çalışmıştır.
     Buna karşılık Ankara'da yapılan değerlendirmeler ise, Yunanistan'ın Ege ile ilgili kendi tezlerini güçlendirmek, AB'ye kabul ettirmek ve Türkiye'yi köşeye sürmek için böyle bir kampanyayı başlattığı merkezindedir.
     Gerçek şudur ki, Ege ile ilgili temel meseleler halledilmedikçe ve iki taraf da kendi pozisyonlarını pekiştirmek istedikçe, bu tür sürtüşmeler ve gerginlikler zaman zaman ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, iki ülkenin son dönemde oluşan yakınlaşmayı, bu meselelere çözüm bulmak için değerlendirmeleri, yani artık uyuşmazlıkların temeline inmeleri gerekiyor.
     İlişkilerde tekrar geriye gidilmemesi, bu yönde yapıcı bir diyaloğun başlatılması ve bu arada Ege'de bir moratoryumun uygulanması için, iki tarafın göstereceği iyi niyete ve kararlılığa bağlı.
     Türk ve Yunan başbakanlarının bu hafta Selanik zirvesi nedeni ile bir araya gelmesi, böyle bir sürecin başlatılması için iyi bir fırsat olabilir...