Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “24 Nisan jesti” Ermenistan ile kesik olan ilişkilerin normalleşmesine yol açabilir mi?
Başbakan’ın ABD başta olmak üzere pek çok ülkede memnuniyetle karşılanan açıklaması, Ermeni dünyasında ters tepkiler yarattı. Diyasporada açıklama soykırıma değinmediği için eleştirildi, Erivan’da jest yetersiz bulundu.
Ermenistan’ın soykırım konusunda diyasporanın duyarlılığını paylaşmakla beraber, devlet gözü ile Türkiye’ye bakışı farklıdır. Erivan için Türkiye ile diplomatik ilişkilerin kurulması, sınırların açılması, ticari ve ekonomik bağların geliştirilmesi, öncelik taşıyor.
Nitekim 2009’da Zürih’te imzalanan iki protokol, Erivan’ın bu tutumunu ortaya koydu. Orada Türkiye ve Ermenistan, ilişkilerinin normalleştirilmesi için atacakları adımlar üzerinde anlaştılar, ayrıca soykırım iddiaları üzerinde çalışacak bir ortak tarih komisyonunun kurulması konusunda mutabık kaldılar.
Eğer sonradan çıkan engeller olmasaydı, bu iki protokol sayesinde bugün iki komşu ülke arasındaki ilişkiler çok farklı bir yerde olabilirdi...

Karabağ şartı
Hatırlanacağı gibi Türk hükümetinin büyük bir diplomatik başarı saydığı bu anlaşmadan kısa bir süre sonra, Türkiye beklenmedik bir yerden -Bakü’den- sert eleştirilere hedef oldu. Azerbaycan lideri Aliyev, Türkiye’nin Dağlık Karabağ ile ilgili hassasiyetini tam dikkate almadan Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeye karar vermesine ateş püskürdü. Ankara’ya karşı açılan bu kampanya karşısında Başbakan Erdoğan Bakü’ye gidip Aliyev’i ve parlamentoyu yatıştırmaya çalıştı. Ve o andan itibaren -daha sonra her fırsatta tekrarlanan- bir şartı ortaya koydu: Dağlık Karabağ meselesi halledilmeden -yani Ermenistan işgal ettiği bölgeden çekilmeden- Türkiye, Erivan ile diplomatik ilişki kurmayacak, sınırları açmayacak...
Böylece Karabağ sorunu, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin belirleyici bir unsuru haline gelmiş oldu. Halen de öyle olmaya devam ediyor. Nitekim Başbakan, 24 Nisan mesajının ardından verdiği bir demeçte Karabağ sorunu çözümlenmeden Erivan ile normalleşme olamayacağını tekrarladı.

“Üç sütun” tezi
İkili ilişkilere, üçüncü bir ülkeye ait bir sorunun bu şekilde dahil edilmesi doğru mu?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önceki akşam NTV’deki bir söyleşide meseleye “bütüncül bakmak gerektiğini” belirtti ve Ankara-Erivan ilişkilerinin düzelmesinin, Bakü-Erivan uyuşmazlığının giderilmesine bağlı olduğunu öne sürdü. Onun deyişiyle “bu üç sütun” bir arada olmadan, sadece iki sütunun ayakta durması mümkün değil...
Bu olayda bu tezin geçerliliği tartışılabilir. Ama biliyoruz ki aslında Ankara Karabağ ön şartını, Aliyev’den gelen sert tepki üzerine Azerbaycan’ı “kaybetmemek” için öne sürmüştür.
Eğer Bakü’nün nabzı başından itibaren iyi ölçülseydi veya Aliyev zamanında ikna edilebilseydi, bu noktaya gelinmezdi.
Ankara’nın Erivan ile ilişkiler konusundaki pozisyonu halen de budur. Dolayısıyla Dağlık Karabağ sorununun yakında halledilmesi olasılığı pek görülmediğine göre, 24 Nisan jestinin ikili ilişkilere fazla bir etkisi olamaz.