Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kıbrıs konusunda çeşitli aralarla yıllardan beri sürdürülen müzakerelerde bu hafta bir ilk yaşanacak.
Kıbrıs Türk ve Rum müzakereciler Ankara ve Atina’ya “çapraz ziyaretler”de bulunacaklar. Yarın Kudret Özersay Atina’da Yunan Dışişleri Bakanlığı, Andreas Mavroyanis de Ankara’da Türk Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilileriyle görüşecekler.
Bu Kıbrıs müzakere sürecinde kaydedilen bir yenilik. Böylece ilk kez Türkiye ve Yunanistan da, iki toplum arasındaki görüşmelere dolaylı olarak da katılmış olacaklar.
İki müzakereci esas çalışmalarına önümüzdeki hafta başlayacaklar. Belirlenen gündem ve yönteme göre bu süreçte, birleşik bir Kıbrıs’ın kurulması için çözümlenmesi gereken siyasi güç paylaşımından toprağa, garantilerden mülkiyete kadar bütün temel konular masaya yatırılacak.
Bu kez müzakereler ABD’nin aktif girişimlerinin, bölgedeki son siyasi ve ekonomik gelişmelerin ve Rum kesimindeki yeni liderliğin oluşturduğu farklı bir ortamda yapılıyor.
Bu, çözüm şansını ne kadar artırıyor? Türk tarafının bu yeni süreçten beklentisi nedir?

Ne zamana kadar?
Lefkoşa’daki makamında görüştüğümüz KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu her zamanki gibi temkinli, ama gene de umutlu gördük.
“Umutsuz olma hakkım yok” diyen Eroğlu, yeni sürecin, 4-5 ay içerisinde tamamlanmasını bekliyor.
Ya bu zaman zarfında bir sonuca varılmazsa? Eroğlu “masadan ilk kalkan ben olmayacağım” diyor. Ama öte yandan da bu müzakerelerin “ilelebet devam etmesi söz konusu olamaz” diye ekliyor. Bu konuda nihai kararı BM’nin vermeyeceğini hatırlatıyor.
Eroğlu yeni müzakere sürecinin başında, siyasi partilerin ve genelde Kıbrıs Türk halkının desteğine sahip olmanın rahatlığı içinde. Oysa Rum tarafında, Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in koalisyon ortağı DİKO ve bazı muhalifleriyle sıkıntısı var.
KKTC’de “sokaktaki adam” da bu kez müzakerelere daha olumlu ve umutlu bakıyor. Çoğu “bu artık son şans olduğuna göre, çözüm olur veya olmaz, hiç olmazsa önümüzü görebileceğiz, yıllardır süren belirsizlikten kurtulacağız” diye düşünüyor.
Kıbrıs Türklerinin bu yeni sürece daha çok destek vermesinin nedenlerini Eroğlu ile de konuştuk. Birleşik Kıbrıs üzerinde anlaşma sağlanırsa, Kıbrıs Türkleri AB üyeliğinden yararlanacaklar, ambargodan kurtulacaklar, yaşam standartlarını hızla yükseltebilecekler.
İkinci ve önemli bir neden de, Güney Kıbrıs’ın açıklarında zengin petrol ve doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesidir. Eğer anlaşma olursa, Kıbrıslı Türkler bu gelir kaynağını paylaşacak, ayrıca Türkiye de bu enerjinin Avrupa’ya naklini sağlayacaktır. Yani anlaşma bu bakımdan da tüm taraflar için bir “kazan-kazan” şansını yaratacaktır.

Anlaşma olmazsa?
Kuşkusuz herkes çözüme ulaşmanın kolay olmayacağını biliyor. Ne de olsa müzakere masasına defalarca oturuldu; görüş farklılıkları ortada. Orta yolu bulmak için tartışmaları bir “al-ver” anlayışı ile sürdürmek gerek.
Peki, bu kez de anlaşma sağlanmazsa ne olur? Eroğlu’nun bu konudaki tercihi nedir?
Yeni sürecin başında KKTC lideri bunu konuşmak istemiyor. “O zaman Ankara ile birlikte karar verilir” demekle yetiniyor ve şimdi bu sürecin başarıyla sonuçlanması üzerinde odaklanmayı tercih ettiğini vurguluyor.