Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Kıbrıs Türk tezi, son yılların en önemli desteğini kazanmış bulunuyor.
       BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın New York'ta dolaylı görüşmelerin başlaması münasebeti ile yaptığı yazılı açıklamada, iki tarafın siyasal eşitliğini vurgulayan açık ifadeleri, Kıbrıs sorununun seyrinde bir dönüm noktası oluşturuyor.
       Türk tarafının uzun süredir ısrarla savunduğu bu ilke, şimdi böylece BM'nin bir belgesinde yer alıyor. Genel Sekreter de, alenen hem eskisinden farklı bir tavır sergiliyor, hem de müzakere sürecine aktif biçimde yeni bir yön veriyor.
       Bunun ne kadar önemli bir gelişme olduğunu anlamak için, Kıbrıs görüşmelerine karar verildiği zaman yapılan açıklamaları anımsamak yeter. O zaman Güvenlik Konseyi'nin Genel Sekreter'e verdiği talimat çerçevesinde öne sürülen "koşulsuz müzakereler"in hedefi, daha önce sözü çok edilen "iki kesimli federasyona dayalı" bir çözüm sağlamaktı.
       Denktaş görüşmelerin "koşulsuz" yerine "dolaylı" olarak yapılmasını sağladığı gibi, işin başında "eşitlik" esasının kabulünü ısrarla istedi. Ve şimdi Kofi Annan'ın ağzından (hem de yazılı olarak) bunu da sağladı.
       Bir yıl içinde nereden nereye gelindiği şimdi ortada...
       * * *
       BU nasıl oldu?
       Açıkçası Denktaş'ın enerjik ve yoğun çabaları ile. Bir de tabii Ankara'nın aktif desteği ile.
       KKTC lideri kararlılığını her vesile ile ortaya koydu. Görüşlerini yorulmadan ve usanmadan BM, ABD ve diğer ilgili ülkelerin temsilcilerine anlatıp durdu. Zaman zaman sert çıkışlar yaptı. Örneğin geçen haziranda BM Güvenlik Konseyi'nin, KKTC'nin varlığını inkar eden Barış Gücü ile ilgili kararına karşı yaptığı gibi...
       Dünya son zamanlarda adada "iki unsurun varlığı" gerçeğini görmeye başladı ve bu kabul edilmeden, taraflar eşit sayılmadan, müzakerelerde en ufak bir ilerleme olamayacağını anladı. İşte, "özel" konuşmalarda "iki tarafın eşitliği" konusunda söylenenler, şimdi Kofi Annan'ın yazılı açıklaması ile "resmileşmiş" ve bir bakıma BM'nin yeni tutumu olarak tescil edilmiş bulunuyor.
       * * *
       ANCAK bu başarı Türk tarafının arzuladığı çözüm şeklinin garantiye alındığı anlamına gelmez.
       Bir kere, Genel Sekreter her ne kadar tarafların eşitliğini vurguluyorsa da, aynı açıklamada ön koşulsuz müzakerelerden ve ortaklığa dayalı kapsamlı bir anlaşmadan söz ediyor. Yani geçen yıl Güvenlik Konseyi'nin çizdiği çerçevenin izleri var bu açıklamada.
       Asıl önemli olan, tabii Rum tarafının eşitlik ilkesini kabul etmesidir. Klerides'i şaşkına çeviren bu ifade, Rum siyasi liderlerinin ve basınının çok sert tepkilerine yol açtı. O kadar ki, Rum liderinin görüşmelerden çekilebileceği söyleniyor.
       Şimdi iki ihtimal var: Klerides, iç baskılar sonucunda sert tepkisini sergileyip New York'u terk eder veya Genel Sekreter'in vereceği açıklayıcı bilgi ve güvenceden tatmin olup görüşmelere devam eder.
       Birinci olasılık zayıf. Çünkü görüşmelerden kaçan taraf olarak gözükmek, Rum kesiminin (özellikle AB üyeliği konusunda) çok zararına olur. Kaldı ki, ABD başta olmak üzere ilgililer (ve hatta Yunanistan) buna izin vermez...
       Kofi Annan, Klerides'i tatmin edecek nasıl bir güvence verebilir? İşte bu Türk tarafı için de önemli. Kuşkusuz Annan yazılı metinde yer alan "eşitlik" ile ilgili ifadelerinden vazgeçemez. Ama bunu dengeleyecek (veya "sulandıracak") bazı sözler söyleyebilir veya güvenceler verebilir. Ve böylece müzakerelerin devamını sağlayabilir.
       Bu, bir nevi "laf cambazlığı" sayılabilir ama, diplomasi de bir ölçüde bunu gerektirir. Diplomasiden umut kesilmemesinin nedeni de budur zaten...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr