Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Resmi veya gayri resmi, ilk kez gerçekleşen bu geniş katılım, 20 Temmuz harekâtından 31 yıl sonra, KKTC'nin varlığını gözlerin önüne seriyor.Bu "resmen" tanıma olmasa da, KKTC'nin son yıllarda yaşadığı yalnızlığı aşmakta olduğunu, uluslararası camianın "fiilen" ayrı bir "unsur" olarak Kıbrıs Türkleri ile temas kurmaya başladığını gösteriyor.* * *1974'ten bu yana nereden nereye gelindi...Can ve mal güvenliği kalmayan bir Türk toplumu... Adanın bütünü üzerinde "Elen hâkimiyeti" kurmak, hatta onu Yunanistan'la birleştirmek üzere girişilen bir komplo... Ve Türkiye'nin tam zamanında gerçekleştirdiği müdahale... Huzura kavuşan Türklerin Rum tarafına "Gelin bu devleti birlikte yeniden kuralım" çağrısı...O dönemde Türk tarafı bugün çok "mütevazı" sayılacak istek ve öneriler öne sürüyordu: Örneğin "kantonal" sistem veya "fonksiyonel" federasyon, sınırlı "otonomi" gibi...Bu süreci çok yakından izlemiş olan bir gazeteci olarak, sık sık yazılarımda belirttiğim bir husus vardı: Rumlar hep Türklerin önerilerini birkaç adım geriden takip etmiş, başta "hayır" dediklerini sonradan kabul etmiş, ama "evet" dedikleri zaman da iş işten geçmiş, bu kez Türk tarafı da çıtayı yükseltmiştir...* * *NE ilginçtir ki, 1970'lerden itibaren belli başlı bütün müzakereleri yürütmüş olan Rum lider Glafkos Klerides, barış harekâtının yıldönümü münasebetiyle Yunan "Elefterotipia" gazetesine verdiği mülakatta, Rum tarafının bir dizi "trajik hatalar" yaptığını itiraf etti.Bu hataların başında, 15 Temmuz 1974'te Lefkoşa'da yapılan darbe idi. Klerides'in deyişiyle "Darbe olmasaydı, Türkiye hiçbir zaman Kıbrıs'a müdahale edemeyecekti"... Diğer bir hata da, harekât sonrası başlayan görüşmelerde, Makarios'un sınırlı federasyona karşı çıkması idi. Gene onun ifadesiyle "Makarios Ağustos 1974'te coğrafi federasyonu kabul etseydi, daha kötüsü önlenebilirdi."Klerides söyleşide müzakerelerde kaybedilen fırsatları da anlatıyor ve şöyle diyor: "Eğer bu açılımları doğru değerlendirseydik, Kıbrıs sorununun çözümünü sağlayabilirdik. Hatamız, hatalarımızdan ders almamış olmamızdır"...* * *ACABA bugün Papadopulos yönetimi de aynı "hata"yı işlemiyor mu?Son dönemde, Annan Planı ile Ankara'nın yeni yaklaşımı ve Lefkoşa'daki Türk liderliğindeki değişiklikle, ortaya çıkan çözüm fırsatı, Rum tarafının gene gerçekleri görmek istememesi yüzünden kaçırılmıştır.Vaktiyle Türk tarafının "mütevazı" isteklerini reddeden Rumlar, nasıl sonradan başlarını taşa vurdularsa, şimdi de uluslararası camianın öne sürdüğü çözüm planına "hayır" demekle, benzer bir hatayı tekrarlıyorlar. Böyle giderse, Türk kesiminde gerçekten "birleşmeye" dayalı bir çözümü arzulayanlar dahi, umutlarını tamamen yitirecekler ve bir daha masaya da oturmak istemeyeceklerdir.Rumlar bugün "Yeşil Hat"tın hemen öbür tarafında düzenlenen törenlere bir de bu gözle bakıp söylenenlere kulak verseler, belki hatadan vazgeçme zamanının geldiğini anlarlar... skohen@milliyet.com.tr KIBRIS harekâtının bu yılki kutlamalarının geçmiştekilere göre önemli bir farkı var: Bu kez törenlere 33 ülkeden 100'e yakın temsilci katılıyor. Bunların bir kısmı "resmi" niteliğe sahip: Azerbaycanlı milletvekilleri ve Pakistanlı senato başkanı gibi... Bir kısmı da "sivil toplum" kesiminden yazar-çizerler, sanatçılar, aydınlar, vs...