Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Japonya’yı bir değil, iki değil, üç felaket birden vurdu... Önce 8.9 şiddetindeki yıkıcı deprem... Ardından dehşet verici tsunami... Ve şimdi de nükleer santraldaki patlamalar ve radyasyon tehlikesi...
Dünya günlerden beri Japon milletinin başına gelen bu üçlü felaketi TV ekranlarından canlı olarak izliyor. Yürekleri parçalayan görüntüler aynı zamanda çok düşündürücü ve ibret verici örneklerle dolu...
Japonya bundan önce de (bu kadar şiddetli olmasa da) pek çok deprem yaşadı. Buna hazırlıklı olan Japonlar genelde bu tehlikeleri nispeten ucuz atlatabiliyorlar.
Aslında geçen cuma günkü deprem de -bütün şiddetine rağmen- sınırlı bir yıkım ve nispeten az bir insan kaybı ile atlatılabilirdi. Eğer dev dalgakıranları da aşan ve sahildeki bütün yerleşim bölgelerini su ve çamura boğan tsunami canavarı olmasaydı...
Bu kez Japonya’da büyük yıkıma, binlerce kişinin ölümüne ve yüz binlerce insanın evsiz barksız kalmasına yol açan felaket, ileri teknolojinin dahi doğanın hırçın gücü karşısında çaresiz kaldığını ortaya koydu.
Daha kötüsü, bu canavar güvenli olarak bilinen nükleer santralları da vurarak, felaket zincirine bir halka da eklemiş oldu...

Canlı örnekler
Bütün bu trajik tablo içinde, Japon halkının gösterdiği olağanüstü soğukkanlılık, sükûnet, cesaret ve disipline hayran olmamak mümkün değil. Ortaya çıkan manzara, insana “Japonlardan başka herhalde kimse böyle hareket edemez” dedirtiyor.
Gerçekten bu davranış şekli, “Japon mizacı”ndan kaynaklanıyor. Japonlar dünyada çalışkan, disiplinli, sakin insanlar olarak bilinir. Ama daha önemlisi, Japonlar “ferdiyetçi” değil, “toplumcu”durlar. Yani birlikte hareket etme alışkanlığına sahiptirler. Dolayısıyla kendileri kadar diğerlerini de düşünürler.
Son deprem-tsunami felaketinde medyaya yansıyan bazı örnekler, gerçekten şaşırtıcı ve çok etkileyici: Suların bastığı bir bölgede, kurtarma motorlarını bekleyenler sıraya girip bekliyorlar ve tekne geldiğinde aynı sıraya göre biniyorlar... Bir süpermarkette elektrik kesilince, para kasası da çalışmadığı için, alışveriş yapmış olanlar aldıkları malları dönüp raflarına bırakıyorlar... Bir markette sadece 10 şişe su kalıyor. Dükkânda üç müşteri var. Ama her biri sadece bir şişe su alıyor. Satıcı da aynı fiyatı (şişesi bir buçuk lira) alıyor... Tokyo ve diğer kentlerde belirli saatlerde elektrik kesiliyor. İnsanlar boşuna enerji kaybı olmasın diye, gerekmedikçe ışık yakmıyor ve elektrikli ev malzemesi kullanmıyor...

Gerçek yurttaşlık
Bu karşılıklı güven ve dayanışma, en güzel yurttaşlık ve vatanseverlik örneklerini yansıtıyor.
Japonya geçmişte birçok sıkıntılarını bu toplumsal karakteri sayesinde atlatabilmiş ve belirli ekonomik ve sosyal standartlara ulaşabilmiştir.
Şimdiki üçlü felaket kuşkusuz Japonya’yı çok sarsacak. Geçen yıla kadar dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Japonya zaten bir durgunluk dönemine girmişti. Şimdi 160 milyar dolar olarak tahmin edilen maddi hasarı onarmak, aksayan üretimi tekrar canlandırmak zorunda...
Öte yandan Japon hükümeti, enerji ihtiyacının yüzde 30’unu sağlayan 54 nükleer santralın ve bu alandaki yeni projelerin akıbetini yeniden düşünmek ve yeni düzenlemeler yapmak durumunda.
Japonlar kısa zamanda toparlanabileceklerini söylüyorlar. Japonya’yı yakından izleyen yabancılar da böyle düşünüyor. Bu güveni veren faktör de belli: Japon mizacı...