Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu bakımdan Finlandiya'nın önümüzdeki haftalarda ve aylarda bu ilişkilerin rayına oturması ve bir "tren kazası"nın olmaması için alacağı tavır ve harcayacağı çabalar büyük önem taşıyor.Aslında AB'nin başkanlığını dönüşümlü olarak devralan üye ülkelerin birliğin temel politikalarını değiştirme yetkisi ve gücü yoktur. Ancak dönem başkanının topluluğa yön verme, güncel sorunların ve anlaşmazlıkların giderilmesi yönünde inisiyatifini kullanması her zaman mümkündür. Dolayısıyla, başkanlık koltuğunda oturan ülkenin yaklaşımı ve gayretleri, bazı hallerde bir hayli etkili de olabilmektedir.Bunun son örneklerinden biri, İngiltere'nin geçen yılın son 6 aylık dönem başkanlığı sırasında, Türkiye'nin adaylığa kabul edilmesi yönündeki ısrarlı çabalarının verdiği olumlu sonuçtur. Finlandiya'nın bugün başlayacak olan 6 aylık AB dönem başkanlığı, Türkiye ile AB ilişkilerinin kritik bir aşamaya girdiği zamana rastlıyor. Bütün belirtiler, Finlandiya'nın Türkiye-AB ilişkilerinin kesintiye uğramaması için iyi niyetle elinden geleni yapacağı umudunu veriyor.Hafta içinde Finlandiya'nın AB Büyükelçisi Eikka Kosonen'in Brüksel'deki basın toplantısında kullandığı şu ifadeler, çok anlamlı: "Türkiye ile ilgili olarak, gerçekleştirilmesi gereken koşullar yerine getirilirse, önümüzde bir engel görmüyoruz... Başkanlık olarak sorumluluklarımızı yerine getirmekte kararlıyız... Kıbrıs konusunda yoğun çabalarımız olacak. Bütün taraflar için uygun olacak çözüm aramaktayız. Özellikle ticaret ve diğer ambargolar konusunda acil çözümler düşünmeli"...Finlandiya'nın başkanlığı devraldığı şu noktada, Türkiye'nin AB ile ilişkilerindeki durum şudur: 35 fasıl üzerindeki "tarama" süreci iyi gidiyor. Esas müzakere, Kıbrıs Rum tarafının çıkardığı zorluklara rağmen ilk fasıl (bilim ve kültür) üzerinde başladı. Ama bundan sonraki fasıllarda -gene Papadopulos yönetiminin baskılarıyla- daha da zor geçeceğe benziyor. Rumların şartı, yeni fasılların açılıp kapanması için, Türkiye'nin mutlaka "ek protokolün gereklerini" yerine getirmesi, yani hava deniz limanlarını Rumlara açmasıdır. Türkiye daha önce bu konuda resmi bir taahhütte bulunduğu için, AB de genelde bu isteği destekliyor. Çözüm arayışı Kıbrıs, müzakere sürecinde en ciddi engel olarak duruyor. O kadar ki, bu konuda bir mutabakat sağlanamazsa, müzakerelerin askıya alınması söz konusu. Türk hükümeti de tek tarafın bir angajmana asla yanaşmayacağını açıkça ilan etmiş bulunuyor. Bu tavrın değişmesi, ancak AB'nin de KKTC'nin izolasyonuna son vermesiyle mümkün olabilir.Finlandiya'nın Ankara Büyükelçisi Maria Serenius, yaptığımız söyleşide, Türkiye'nin ek protokolü uygulamasının kesin bir yükümlülük olduğunu söyledi ve bunun izolasyona son verilmesiyle irtibatlandırılmasının gerçekçi sayılamayacağını belirtti. Büyükelçi ayrıca, Türkiye'nin reform paketini de Meclis'ten bir an önce geçirmesi gerektiğini hatırlattı ve "Bu olursa, AB'de hava Türkiye'nin lehine dönebilir" diye konuştu.Bununla beraber, Finlandiya, Kıbrıs engelinin Türkiye'nin AB yolunu tıkamaması için diplomasi yeteneğini kararlılıkla kullanmaya kararlı. Bunun için nasıl bir formül bulunacak, bilmiyoruz. Finli yetkililer de henüz pek bilmiyor. Ama Helsinki'de de, Ankara'da olduğu gibi, beklentiler, uygun bir formülle bir çıkış yolu bulunacağıdır... skohen@milliyet.com.tr Nasıl bir formül?