Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye Kalite Derneği "Kal - Der"in dün İstanbul’da düzenlediği Ulusal Kalite Kongresi’nde konuk konuşmacı ünlü Amerikan toplum filozofu ve yazar Dr. Francis Fukuyama’yı dinleyenler, dünyada ve bizde sık sık tartışılan bir konuda ilginç ve aydınlatıcı bilgiler edinmek fırsatını buldular.
Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki davetlilerin dışında, TV haber kanallarının canlı olarak naklettiği bu konuşmanın en can alıcı bölümünü, kuşkusuz Dr. Fukuyama’nın Türkiye, İslam ve demokrasi konusundaki düşünceleri oluşturdu.
1991’de yayımlanan "Tarihin Sonu" adlı eseri ile fikir dünyasında büyük bir dalgalanmaya yol açan, son yıllarda da yeni kitapları ve makaleleri ile dikkatleri üstünde toplamaya devam eden 50 yaşındaki Dr. Fukuyama ile, bizim de dahil olduğumuz bir grup Türk yazarı, bu toplantıdan iki hafta önce, video - konferans kanalı ile bir buçuk saatlik bir söyleşi yapmak olanağını buldu.
Düşünürün dün "Kal - Der"in kongresinde söyledikleri ile Washington’dan ayrılmadan önce sorularımıza verdiği yanıtlar, özellikle Batı ile İslam dünyasının karşılaştığı sorunlara ve bu çerçevede Türkiye’nin konumuna ışık tutuyor...
***
DR. Fukuyama’nın dünyanın birçok ülkesinde en çok satan kitaplar arasında yer alan "Tarihin Sonu" adlı eseri, (basit biçimde birkaç kelime ile özetlersek) Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile insanlık tarihinde bir sayfanın kapandığını, liberal demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin egemen olduğu yeni bir dönemin açıldığını öne sürüyor. Düşünüre göre, bu değerler artık sadece Batı’da değil, Latin Amerika’dan Asya’ya ve Afrika’ya kadar yayılacak ve evrensel bir nitelik taşıyacaktır.
Dr. Fukuyama, Harvard’da eski hocası olan Samuel Huntington’un "medeniyetlerin çatışması" teorisine daha baştan karşı çıkmış, dünyadaki sürtüşmelerin ve savaşların dinsel ve kültürel farklılıklardan çıkmadığı görüşünü savunmuştur.
Dün Kongre Sarayı’ndaki sunuşunda da Dr. Fukuyama bu bakış açısını savundu. 11 Eylül olaylarının bu konudaki fikrini değiştirmediğini belirterek, "hiçbir şekilde din esasına dayalı bir medeniyet çatışması içinde değiliz" dedi. Ve bu noktadan hareketle, İslam ile İslamcılılık (yani radikal İslam) arasında derin fark bulunduğunu vurguladıktan sonra, Bin Ladin, Taliban gibi aşırı unsurların savunduğu "İslamcılık ile faşizm arasında sosyolojik benzerlikler" bulunduğunu öne sürdü.
Dr. Fukuyama bu çerçevede, Türkiye’nin bu radikalizme karşı çağdaşlığın (ki bunun başlıca öğesi laiklik ve demokrasidir) "canlı örneğini" oluşturduğunu belirtti ve "sizin bu örneğiniz, bu kritik bölgeyi, yaşadığı ikilemden kurtarmak için iyi bir modeldir" şeklinde konuştu...
***
YUKARIDA sözünü ettiğimiz video - konferans sırasında Dr. Fukuyama’nın söyledikleri, bu husustaki görüşlerine açıklık getiriyor.
Özetle dedikleri şu: 11 Eylül faciası, İslam dünyasını Batı’nın gözünde kötü duruma düşürdü. Doğru, Bin Ladin ve Taliban benzerleri bu dünyadan ortaya çıktı. Ama bunu sadece dini bir olgu olarak görüp İslam dinine ve tüm İslam dünyasına yaymak yanlıştır... İslam dünyasının bazı Latin Amerika ve Asya ülkeleri (örneğin Hindistan) gibi liberal ve modern sisteme hala geçemediği bir gerçektir. Ama bunun nedeni de, din ve kültür değildir, siyasettir, yani kötü yönetimdir. Nitekim birçok Arap ülkesi hala otoriter rejimler altındadır.
Demokrasi, siyasi İslamın öne çıkmasına ve egemen olmasına yol açar mı? Dr. Fukuyama’nın yanıtı net: "Baskı, radikalleşmeye ve şiddete yol açar. Son analizde, demokrasinin bu ikilemi çözecek en iyi yol olduğuna inanıyorum..."