Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Uluslararası camianın Öcalan'la ilgili Yargıtay kararına tepkisi, tahmin edilebileceği gibi, olumsuz oldu. Bu tepkiyi gösterenler yalnız Avrupalılar değil, ABD'den Rusya'ya kadar pek çok ülke. Ama Helsinki zirvesine bu kadar yaklaşıldığı bir sırada, önemli olan kuşkusuz AB ülkelerinin reaksiyonudur.
       AB'nin üst düzey yöneticileri, karar konusunda düş kırıklığı ifade ettiler, ancak cezanın infaz edilmemesini beklediklerini de belirttiler. AB üyesi ülkelerin diplomatları da aynı duyguları dile getirirken, Avrupa Topluluğu'na katılmak isteyen herhangi bir ülkenin idam cezasını kaldırması gerektiğini ve Türkiye'nin artık bu yönde bir işaret vermesi zamanının geldiğini öne sürdüler. Ankara'daki Avrupa diplomatları ise, Yargıtay'ın tam Helsinki zirvesi öncesi kararını açıklamasını "zamanlama açısından bir talihsizlik" olarak nitelendirdiler...
       Bütün bu demeçlerin ardından, sorulması gereken soru şudur: Bu karar, Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığı konusunda alınacak kararı ne ölçüde etkileyecek?
       * * *
       TÜRKİYE'yi yakından izleyen yabancı çevreler, Yargıtay kararının infazdan önceki son adım olmadığını, hatta "siyasal aşama"ya (yani Meclis'teki sürece) geçilmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de devreye girebileceğini biliyorlar. Dolayısı ile bu çevreler, - son sözün söylenmesine daha epey vakit olduğuna göre - adaylık konusunda fazla bir şeyin değişmediğini düşünüyorlar.
       Türkiye - AB ilişkilerini yakından izleyen Türk çevreleri de, Halsinki zirvesinin, Yargıtay kararının etkisinde kalmayacağı izlenimini taşıyorlar. Bir diplomatın deyişi ile "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önümüzdeki günlerde bu olayı ele alması ve Ankara'nın da buna karşı çıkmaması halinde, AB zirvesi Öcalan davası ile ilgilenmeyecektir. Bu sırada Türkiye'de de bu olayı öne çıkarmamakta yarar vardır"...
       * * *
       TÜRKİYE'nin AB adaylığının gerçekleşmesi için diplomasinin yoğun girişimlerine, kendi çabaları ile destek verenlerin başında işadamları (ve onların mensup olduğu çeşitli kuruluşlar) geliyor. Özellikle son haftalarda birçok işadamımız, adeta "gezegen diplomatlar" gibi Avrupa başkentleri arasında mekik dokuyarak üst düzey yetkililerle görüşüp "lobi" yaptılar. Bu arada AGİT zirvesi için birçok Avrupalı liderin İstanbul'a gelmesi, işadamlarına burada da önemli temaslar yapmak fırsatını verdi.
       Dün Şarık Tara, Meral Gezgin ve Yavuz Zeytinoğlu, bir grup gazeteciye, bu temasları hakkında yaptıkları açıklamayı, iyimser bir değerlendirme ile noktaladılar: Helsinki zirvesinden, Türkiye adaylığı lehinde bir karar çıkacak. Gerçi (Yunanistan ve İsveç gibi ülkelerden) son dakikaya kadar bazı çatlak sesler gelebilir, kararla ilgili belirsizlikler (ve suspens) daha birkaç gün sürebilir; ama sonunda Helsinki'de "adaylığa evet" denecektir.
       * * *
      
PEKİ, adaylığa şart koşulması olasılığı var mı? "Ön şart" şeklinde bir beyan söz konusu değil. Ama Türkiye'den "katılım ortaklığı" süresince neler yapması gerektiği, kendisinden neler beklendiği, "sonuçlar" metninde yer alacak. (Bu metin, diğer adaylara da tek tek değinecek).
       Şimdi AB bürokratları, metnin yazımı ile meşguller. Metinde yer alacak sözcüklerin, Atina başta olmak üzere AB ülkelerinde olduğu kadar, Ankara'da da müsait karşılanacak şekilde seçilmesine büyük özen gösteriliyor.
       Evet; Helsinki'ye 15 gün kala, "geri sayım"ın heyecanı yaşanıyor artık. Türk işadamlarına göre, hedefe çok yaklaştık. Aman, şu iki haftayı iyi değerlendirelim ve bir aksiliğin çıkmamasına özen gösterelim...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr