Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DÜNYANIN ve Türkiye’nin hareketli gündemi arasında, arka plana düşen -hatta unutulan- konulardan biri de Gürcistan sorunu...
Rusya’nın bu ülke toprakları içindeki Güney Osetya’ya saldırmasının birinci yıldönümü (7 Ağustos) yaklaşırken, İstanbul’da Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen bir konferans, bu meselenin halledilmemiş haliyle, her an patlama potansiyeline sahip olduğunu ortaya koydu.
Geçen yıl, 5 günlük Rus-Gürcü savaşı haftalarca, hatta aylarca bütün dünyayı meşgul etmişti. Olay, Kafkasya sınırlarını aşmış, ABD başta olmak üzere Batı ile Rusya’yı karşı karşıya getirmişti. Bir ara “Soğuk Savaş’a dönüş” tehlikesini yaratan gerginlik, yoğun diplomatik çabalar sonunda yatıştı.
Ancak bu arada olan oldu: Gürcistan, Güney Osetya’yı ve de Abhazya’yı Ruslara kaptırdı. Yani Gürcistan Cumhuriyeti toprak bütünlüğünü kaybetti. Bu ayrılıkçı iki bölge, Rusya’nın askeri varlığı ve kontrolü altında “bağımsız” devletçikler oluverdi...
Sonuçta Rusya (Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin tarihi gafı sayesinde) bu işten kazançlı çıktı. Gürcistan oldu-bitti’yi kabullenmek zorunda kaldı. Bölgesel ve küresel güçler de, ulusal çıkar ve hassas denge hesapları içinde, olaylara fazla bulaşmamaya özen gösterdi...

Yardım yerine nasihat!
PEKİ, mesele kapandı mı? Şimdiki fiili (de facto) durum hep böyle mi devam edecek? Yoksa bu oldu-bittiden önceki duruma (statu quo ante) dönme olasılığı var mı?
SETA çalıştayında bu ve buna benzer birçok sorunun yanıtı arandı. Toplantının “isim açıklamama” kurallarına uyarak, Gürcistan’dan gelen akademisyen ve diplomatların söylediklerinden bizim çıkardığımız sonuç şu: Gürcistan’ın G. Osetya ve Abhazya’yı tekrar kazanma şansı -özellikle kısa, hatta orta vadede- yok denecek kadar az. Gürcistan’ın dev Rusya karşısında bunu sağlayabilecek askeri ve diplomatik gücü yok. Saakaşvili’nin hâlâ umutlarını bağladığı ABD ve Batı dünyasının ise, Rusya ile çatışmaya girmek pahasına, açık bir müdahalede bulunmaya ise hiç niyeti yok...
İstanbul’daki SETA toplantısında bunlar konuşulurken, ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden de, Tiflis’te Saakaşvili ile görüşüyordu. Gürcistan lideri, ABD’den daha aktif destek ve askeri yardım istedi. Buna karşılık Biden’den moral destekle nasihat aldı! Başlıca tavsiye de şuydu: Topraklarınızı geri almak için askeri seçeneği unutun ve Rusları provoke edecek davranışlardan kaçının...
SETA toplantısında dinlediğimiz Gürcüler, “kaybedilen topraklar”ın yeniden kazanılması konusunun -en azından şimdilik- gündemden düştüğü” kanısındalar. Bir akademisyenin deyişiyle, “bu artık bir hayaldir ve Gürcü halkı da bunun farkındadır”...

Korku ve düş kırıklığı
GÜRCÜ konuşmacıların asıl üzerinde durdukları nokta, Gürcistan’ın (daralan sınırları içinde) varlığını sürdürmesi, siyasal ve ekonomik durumunu pekiştirmesidir. Bu bağlamda, Gürcistan’da ciddi bir “Rusya korkusu” var. Moskova’nın Gürcistan’ı da (G. Osetya ve Abhazya gibi) ele geçirmek niyetinde olduğu kanısı çok yaygın. Bir konuşmacı, “Şimdi durumun sakin olduğuna bakmayın, Rusya her an (veya istediği an) savaş çıkarıp Gürcistan’a girebilir” dedi...
Rusya herhalde durup dururken böyle bir maceraya girmez. Ama Moskova’nın kendi arka bahçesinde Batı ile organik bağlar kuran ve Rusya’ya meydan okuyan bir ülke görmek istemediği açık.
Oysa Gürcüler kendilerini Batı’nın bir parçası sayıyor ve de Rusları sevmiyor. Ne var ki, Batı’nın da bölgedeki dengeleri sarsacak gösterişli (örneğin, Gürcistan’ın NATO üyeliğine kabulü gibi) davranışlardan kaçındığı bir gerçek. Bu, Saakaşvili yönetimini düş kırıklığına uğratsa da...