Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aslında bu ayaklanmanın tarihi 23 Ekim 1956'dır. Nitekim Macar hükümeti, bu yıl 23 Ekim günü en az 50 ülke liderinin katılacağı büyük bir anma töreni düzenliyor.Bush 50'nci yılı 4 ay önce "kutlama"yı tercih etti! Bunun nedeni de, Avrupalı liderlerle Viyana'da hazır buluşmuşken, komşu Macaristan'a da bir uğramak ve oradan bazı özgürlük mesajları vermek arzusu olsa gerek.Bush'un "kutlamak" sözcüğü doğrusu bu olayda hiç yerine oturmuyor. Evet, Macar ihtilali veya halk ayaklanması, özgürlük ve bağımsızlık için yapıldı, ama Rus tankları tarafından amansızca bastırıldı, 25 bin Macar öldü, 250 bin kişi ülkeden kaçtı (bazısı Türkiye'ye sığındı) ve en önemlisi, Macar ulusunun bütün beklentileri ve umutları yok oldu... Önceki gün Başkan Bush, Budapeşte'ye geldiğinde, ziyaret nedeninin "Macar ihtilalinin 50. yıldönümünü kutlamak" olduğunu söyledi. Bush'un Budapeşte gezisinin dünya TV ekranlarına yansıyan görüntüleri, o zaman ayaklanma ve sonrasını yakından izleyen bir gazeteci olarak, bu büyük insanlık trajedisini -ve siyasi faciayı- gözümün önüne getirdi.Macarlar, İkinci Dünya Savaşı'nda kendilerini Nazi işgalinden kurtaran Sovyetler Birliği'nin denetimi (fiili işgali) altına girmekten hiç memnun değillerdi. Tıpkı Polonyalılar gibi. Nitekim 1956'da Polonya'daki kıpırdamalar -ünlü Poznan ayaklanması- bağımsızlık ve özgürlük isteyen Macarlara da cesaret vermişti.Macarlar daha özgür bir rejim için sokaklara döküldüğünde, Moskova bunun gerçek bir ayaklanma halini alacağını tahmin etmemişti. Ancak iş büyüyünce, sözde daha esnek bir politika izleyeceği sanılan Kruşçev, Kızıl Ordu'ya Macar direnişçilerinin (ki aralarında bazı Macar askerleri de bulunuyordu) üstüne sürdü. Budapeşte'de çok kan aktı, çok acı yaşandı... Basit silahlarla Rus tanklarına karşı savaş veren gençler "ABD bizi ne zaman gelip kurtaracak?" "Batı neden Kruşçev'i durdurmuyor?" diye yakınıyordu...O dönemde Macaristan ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde halkı çeşitli yollardan (örneğin "Hür Avrupa Radyosu"nun yayınlarıyla) halkı ayaklanmaya çağıran ABD'nin ve Avrupalı müttefiklerin Budapeşte'deki dram karşısındaki pısırık tavrı, Macarların asla unutamayacağı -ve de affetmeyeceği- bir olaydır.Nitekim, ABD basınında dün Bush'un bu ziyaretiyle ilgili olarak yayımlanan röportajlarda, birçok Macarın bu duygularını dile getirdiği ve "Biz Başkan'ın kutlamadan bahsedeceğine özür dileyeceğini umuyorduk" dediği belirtiliyor... Boşuna beklediler... Batı'nın o sıralarda gözleri Macaristan'dan çok Mısır'a çevrilmiş bulunuyordu. Mısır lideri Nasır, Rusya'nın desteğiyle Süveyş Kanalı'nın kontrolünü ele geçirmişti. Bundan hiç hoşlanmayan İngiltere ve Fransa hem kontrolü geri almak, hem Nasır'ı devirmek için Mısır'a karşı askeri bir harekât hazırlıyordu. Nitekim bu operasyon 31 Ekim'de (yani Budapeşte'de kan gövdeyi götürürken) gerçekleşti.İşin ilginç yanı, ABD'nin de bu askeri müdahaleye karşı çıkması idi. Bu durumda BM, İngiltere ve Fransa'yı geri çekilmeye zorlamış, ABD ile Rusya aynı safta yer almıştı!..Bu hayhuy, Moskova'nın "Macaristan'ın işini" bitirmesini kolaylaştırdı. Washington'da yeni Eisenhower yönetimi, bir yandan iç politika nedenleriyle, bir yandan Moskova ile çatışmaya girmemek fikriyle, Macaristan'daki drama baştan sona seyirci kaldı. Diğer bir deyişle, Macarlar, "büyük devletler"in çıkar çatışmalarına ve siyasi oyunlarına "kurban" gittiler.Yarım yüzyıl sonra "anılacak" olayın asıl düşündürücü yanı budur... skohen@milliyet.com.tr ...Ve kurban gittiler