Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Devrik liderin kan dökülmeden, sağ olarak ele geçirilmesi hiç de kolay olmadı. Slobodan Miloşeviç, Belgrad'ın banliyösündeki villasında, korumalarının desteği ile, iki gün direndi. Fakat hükümetin gösterdiği kararlılık sonucunda, teslim oldu...
Ülkeyi 10 yıl yöneten diktatörün nihayet hapsi boylaması, önemli bir olay. Kendisine Yugoslavya'da yargılanacağı ve Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim edilmeyeceği güvencesi verilmiş de olsa, şimdi demir parmaklıkların arkasında bulunması onu halkın gözünden düşürmeye yeter.
Unutmayalım ki, onun alaşağı edilmesine yol açan halk hareketinin gerçekleştiği geçen ekim ayına kadar "Slobo" kendi kamuoyunun geniş bir kesiminde, bir milli kahraman olarak görünüyordu. Şimdi ise çoğunluğun nefretini çeken bir hain durumunda.
* * *
MİLOŞEVİÇ'e karşı Yugoslavya'da yöneltilen başlıca suçlama, "görevini kötüye kullanma ve yolsuzluk yapma"dan ibaret. Oysa bu suçlar, esas işlediği cürümler karşısında hafif kalır. Eski diktatörün asıl suçu hırsızlık ve dalavere değil, Yugoslavya'nın dağılmasını önlemek gerekçesi ile giriştiği etnik temizlik, baskı ve şiddettir. Onun yüzünden eski Yugoslav topraklarında dört savaş çıktı, 200 bin kişi öldü. Bosna'da, Kosova'da büyük insanlık dramları yaşandı.
Şimdi Miloşeviç'in bu "insanlık suçları"nın hesabını vermesi gerek. Belgrad'ın onu Lahey'deki mahkemeye teslim etmesi kaçınılmaz.
* * *
BU olaydan çıkarılacak bir dizi sonuç var:
* Diktatörler karizmaları ve hamasi lafları ile halkı dolduruşa getirebilirler ve onların gözünde kahramanlık mertebesine yükselebilirler. Ama hataları ve kötülükleri, sonunda açığa çıkar. O andan itibaren artık bir hiçtirler. Yaptıklarının hesabını ağır şekilde öderler.
* Halk kitleleri, milliyetçilik duygularının pompalanması ile, liderlerinin peşinden giderler. Miloşeviç'in bu yoldan halkının desteğini elde ettiği ve onun işlediği insanlık suçlarında daha pek çok kişinin de payı olduğu bir gerçek. Ne var ki, "Slobo"nun yaptığı büyük zarar, yalnız ezmeye veya yok etmeye çalıştığı farklı din veya ırktan insanlara değil, aynı zamanda bizzat (vaktiyle ona destek veren) Sırplara da oldu.
* Uluslararası camia (başta ABD ve Batı), Yugoslavya'ya hem mali yardım, hem siyasal destek sağlanması için, Miloşeviç'in yakalanmasını şart koştu. Doğrusu eğer ABD bu bağlamda 31 Mart ültimatomunu vermeseydi, belki de Miloşeviç hala villasında rahatça oturuyor olacaktı. Belgrad'ın ekonomiyi düzeltmek ve dünyadan dışlanmamak için, bu şartı kabul etmekten başka çaresi yoktu.
* Günümüzde dünyada yerini almak isteyen ülkeler, demokrasi ve insan hakları gibi değerlere önem vermek, Batı'da kabul edilen normlara saygılı olmak zorundadır. Hukuk devletinde fertler nasıl davranışlarının hesabını veriyorlarsa, bugünkü uluslararası düzende uluslar da belirli ölçütlere uymak durumundalar. Kimse örneğin Lahey'deki mahkemenin veya benzer uluslararası bir otoritenin kararını, artık eski kavramını yitiren egemenlik hakkına müdahalesi olarak göremez. Tabii, dünyada saygın ve etkin bir yere sahip olmak istiyorsa...