Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Geçen cuma İran Devrim Muhafızları, Basra Körfezi'ndeki tartışmalı sularda 15 İngiliz denizcisini ele geçirdiğinde, Britanya hükümeti başta bu işi sükûnetle halletmeyi denemişti. Londra, denizcilerin bir an önce salıverilmesini sağlamak için, Türkiye başta olmak üzere, dost ülkeleri de devreye sokmuştu...Başta İran da işi sükûnetle, ama ağırdan ele almıştı. Tahran'a göre, İngiliz denizciler İran karasularına geçmişlerdi. Onlar ancak Britanya hükümetinin bu ihlali itiraf etmesi ve özür dilemesi halinde serbest bırakılabilirdi...Bu noktada krizin önlenmesi için harcanan çabalardan bazı olumlu sinyaller gelirken (örneğin kadın denizcinin salıverileceği söylenirken) bir dizi terslik oldu: İran, kadın denizciyi TV'de başörtülü olarak görüntüledi ve İngilizlerin İran karasularına girdiğini itiraf eden bir mektubunu da yayımladı.Bu kışkırtıcı görüntüler İngilizlerin mutat soğukkanlılıklarını kaybetmesine yol açtı. Bu kez İngiltere meseleyi BM'ye ve AB'ye taşıdı. Ne var ki İran uluslararası camianın uyarılarına ve çağrılarına pek kulak asmadı ve oyununa devam etti... Yüzyılların deneyimine sahip olan İngiliz diplomasisi, kendine özgü soğukkanlılığını bu kez koruyamadı ve sonuçta İran'ın oyununa geldi! Krizin başında yapılan tahminler, İran Devrim Muhafızları'nın bu olayı kendi amaçları için bir koz olarak kullanmak niyetinde olduğu yönündeydi.Nedir bu kozlar? Körfez'de ve bölgede kendi egemenliğini ve nüfuzunu pekiştirmek, İngiltere'nin -ve Amerikalıların- buralarda işi olmadığını göstermek, çeşitli konularda (bu arada nükleer program sorununda) kendilerine karşı cephe alan Batılılara meydan okumak ve hadlerini bildirmek...İran İngiliz denizcilerini, şu ana kadar bu kozları için etkin bir araç ve avantaj olarak kullanmasını bildi.İran'ın giriştiği "propaganda savaşı" (ihlal olayında İran'a hak veren ve İngiltere'nin Irak politikasını yeren denizcilerin "itirafnameleri" dahil) hep bu taktiklerinin bir parçasıdır.İran bu olayda kışkırtıcı davranmış da olsa, ağırbaşlı ve soğukkanlı diye bilinen İngiliz diplomasisinin buna öfkeli tepkisi, krizi büsbütün tırmandırmıştır. Oysa Britanya, başkalarına her zaman tavsiye ettiği sakin diplomasi ve diyaloğu tercih etmeliydi... Hani "sakin diplomasi"? Önceki gün belirttiğimiz gibi, tartışmalı karasularında hatalar ve ihlaller zaman zaman olabiliyor. Birbirine düşman olmayan ülkeler bu tür olayları, karşılıklı anlayışla kapatırlar.İngiltere ile İran arasındaki olayda gerçekten bir ihlal olup olmadığı artık ikinci plana düşüyor. Çünkü iki taraf için de bu konu temel politikaları ve de davranış tarzlarıyla ilgilidir.* Britanya, emperyal döneminden kalan bir anlayışla, Körfez bölgesini kendi stratejik ve ekonomik çıkarları için hayati bir bölge sayıyor. Ve orada varlığını -askeri gücüyle de- sürdürmeye çalışıyor...* İran, geçmişteki kötü anılarla özdeşleştirdiği İngilizleri (ve tabii Amerikalıları) bu bölgede görmek istemiyor. Ahmedinecad yönetimi bölgede gücünü artırmaya, nüfuzunu yaymaya çalışırken, Batı'ya da meydan okumaktan çekinmiyor.Bu krizin gereksiz olarak büyümesinin gerisindeki esas nedenler bunlar... Kriz bir şekilde (gene diplomasi yoluyla) yakında son bulacak. Ama bu nedenler herhalde daha uzunca bir süre etkisini sürdürecek. skohen@milliyet.com.tr Krizin asıl nedeni