Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amerika'da ve Irak'ta resmi ağızlar bu sözcüğü kullanmaktan çekiniyorlar; ama gerçek bu...Önceki günkü katliam, son üç yılın "en kanlısı" olarak nitelendirildi. Doğrusu her hafta, hatta her gün, yeni rekorlar kırılıyor. Gene resmi yetkililere göre, ekim ayı 3709 kişinin ölümüyle "en kanlı ay" olmuş. Herhalde kasım ayı "ondan daha da kanlı" bir ay olarak kayda geçecek...Bu hafta BM ve diğer tarafsız kaynakların yayımladığı rakamlar gerçekten dehşet verici: ABD'nin Irak'ı işgalinden bu yana -yani üç yılda- ölen ve yaralanan Iraklıların sayısı yarım milyona yaklaşıyor... Bu zaman zarfında 1.6 milyon insan evlerini terk edip Irak'ın başka yerlerine göç etmek zorunda kaldı. Yurtdışına kaçanların sayısı ise 1.8 milyon. Bunların bir kısmı iyi eğitim görmüş, meslek sahibi Iraklılar. Halen bu "beyin göçü" tırmanarak devam ediyor... Buna resmen ve alenen iç savaş demek için daha ne bekliyorlar? Bağdat'ta önceki günkü bombalı saldırıda 200'den fazla kişinin ölmesi ve bir o kadar sivilin yaralanması bir iç savaşın açık belirtisi değil mi? Amerikalı ve Iraklı yetkililer bu olanları hâlâ iç savaş olarak kabul etmese, ne fark eder?Bağdat başta olmak üzere birçok kentlerde Sünni ve Şii semtler arasındaki savaş giderek şiddetleniyor.İntihar saldırıları, bombalı arabaların kalabalık yerlerde patlatılması, bireysel veya kütlesel adam kaçırma, suikast gibi eylemler artık günlük olaylar halini aldı.Çeşitli mezhep gruplarının (gerek Şii, gerek Sünni) kendi milisleri, adeta özel orduları var. Resmi kaynaklara göre bunların sayısı 23'ü bulmuş durumda! Tabii en güçlüleri arasında El Sadr'a bağlı Mehdi Ordusu ve başka bir Şii grubuna mensup Bedr örgütü bulunuyor.Sünni savaşçıların bir kısmı, Saddam'ın Amerikalılar tarafından dağıtılan ordusuna ve yönetim kadrolarına mensup. Bunlara Irak'ta birçok eylemi düzenleyen El Kaide'nin Iraklı veya yabancı fedailerini de eklemek lazım...Irak içindeki çatışmalar başta sırf ABD işgaline karşı bir direniş hareketi olarak görünüyordu. Öyle idi de... Ancak bu yılın başlarından beri (geçen şubatta Samarra'da Şiilere ait Askeriye türbesine karşı girişilen saldırı bir başlangıç sayılıyor) çatışmalar daha çok mezhepler arası gerçek bir iç savaş halini aldı.Bir tarafın saldırısı, ötekinin misillemesine yol açtı. Bir türlü kırılamayan bu kısır döngü yüzünden geniş kitleler birbirine artık düşman oldu. Milisler atakta... Esas tehlikeli olan da bu. Her saldırı, her ölüm çeşitli mezheplere veya ırklara mensup Iraklılar arasında, belki de uzun zaman silinemeyecek olan kin ve nefret izleri bırakıyor. Bu durumda, Irak'ı "ulus devlet" temelleri üzerinde yeniden yapılandırmak mümkün olacak mı? Sağlam bir ulusal kimlik ve birlik sağlanabilecek mi?Askeri harekâttan sonrasını hesaplayamayan veya planlayamayan ABD'nin Irak'a şimdiden bıraktığı en kötü miras bu.Büyük zorluklarla oluşturulan şimdiki Milli Birlik Hükümeti'nin dahi bu ortamda varlığını sürdürmesi şansı kalmadı gibi. El Sadr'a bağlı Şiiler Başbakan El Maliki'nin önümüzdeki hafta Başkan Bush ile Amman'da buluşması halinde hükümetten ayrılacağını bildirdi. Pamuk ipliğine bağlı böyle bir hükümetin bu şartlarla ayakta kalması pek mümkün değil zaten. İç savaşın asıl kurbanı Milli Birlik Hükümeti değil, bizzat Irak'ın milli birliği oluyor... skohen@milliyet.com.tr Milli birlik tehlikede