Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Konseyin kabul ettiği 1737 sayılı karar, İran'a karşı uygulanacak yaptırımlarla ilgili. Ancak, bu yaptırımların kapsamı oldukça dar, etki gücü de bir hayli zayıf.Bu kararda ekonomik veya ticari ambargo kabilinden bir tedbir yok. Karar sadece İran'a uranyum zenginleştirmeye (ve muhtemelen atom bombası üretimine) yarayacak nükleer malzeme ve teknolojinin satılmasını yasaklıyor. Bir de, ekli bir listede adları bildirilen nükleer programla doğrudan ilgili İranlı 10 kurumun ve 12 şahsın yurtdışındaki mal varlığına el konmasını öngörüyor. BM Güvenlik Konseyi'nin 15 üyesi, haftalarca süren müzakerelerden sonra İran'la ilgili kararı oybirliğiyle alabilmiş olmaktan memnunlar. Ama, herhalde bu kararın pratikte fazla bir işe yaramayacağını da biliyorlardır.... İran sert bir şekilde eleştirdiği Güvenlik Konseyi'nin bu kararına açıkça meydan okuyor. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, "İsteseler de, istemeseler de İran nükleer bir ülkedir" derken, Natanz'daki nükleer tesislerinde uranyum zenginleştirme programını hızla devreye sokmuş bulunuyor.Konsey, kararın uygulanması için İran'a iki aylık bir mühlet verdi. Bu sürenin sonunda Konsey daha ağır yaptırımlara gerek görüp görmediğini tartışacak...Ahmedinecad yönetiminin nükleer programını ne pahasına olursa olsun hayata geçirmeye kararlı olduğu, bu konuda en ufak bir geri adım atmayacağı her haliyle belli.Bu durumda uluslararası camianın seçenekleri de -kâğıt üstünde sayıca fazla görünse bile- etkinliği açısından oldukça zayıf. Güvenlik Konseyi'nde kabul edilen seçenek, yani 1737 sayılı karar, İran'ı nükleer ihtirasından vazgeçirecek güçte değil. Bu daha şimdiden açıkça görülüyor...Daha sert yaptırımlar (ambargo, abluka gibi) düşünülebilir. Ancak, İran yönetimi buna da boyun eğmeyeceği gibi, dünyaya zarar verecek misillemelerde bulunabilir (petrol ihracatını kesmek, bölgeyi karıştırmak gibi)...ABD ve İsrail, İran'daki nükleer tesisleri bombalamayı "masadaki" opsiyonlardan biri sayıyor. Ama, bunun da bölgede ve dünyada ciddi çatışmalara ve gerginliklere yol açması kaçınılmaz...En akılcı seçenek olarak görünen diyalog, son aylarda denendi, ama sonuç alınamadı. İran, ekonomik ve teknolojik desteği öngören cazip önerilere bile yanaşmadı. Yani bir diyalog denemesinin ne getirebileceği fikri ise pek umut vermiyor. Caydırıcı olamıyor Görüldüğü gibi, İran nükleer krizi tam bir açmaz. Bunu aşacak sihirli bir seçenek de gündemde yok.Kimileri, umutlarını İran'da değişim olasılığına bağlıyor. Geçen haftaki seçimlerin sonucu, Ahmedinecad'ın radikalizmine karşı bir hareketlenmenin belirtisi olarak görüldü. Ama doğrusu, kısa vadede bunun politikada bir yumuşamaya yol açması şansı da çok zayıf görünüyor.Tabii Türkiye bu durumdan -belki de diğer birçok ülkeden daha çok- rahatsız. Ankara, İran'la ilişkilerini geliştirme çabasında. Ama, daha başından BM'den çıkacak herhangi bir karara uyacağını da ilan etti.Güvenlik Konseyi kararının içeriği aslında Türkiye'ye yerine getireceği bir yükümlülük getirmiyor. Bir yetkilinin deyişiyle, "bu aşamada bu karar bizim için bir sorun yaratmıyor". Türkiye nükleer malzeme ve teknoloji satan bir ülke değil çünkü...Ancak ileride Güvenlik Konseyi ekonomik ambargo öngören daha ağır bir karar alırsa, durum Türkiye için de zorlaşabilir. skohen@milliyet.com.tr Türkiye'ye dert