Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEÇEN hafta ABD’nin Doğu ve Orta Avrupa’da bir “füze savunma kalkanı” kurmaktan vazgeçtiği haberi geldiği zaman, bunun Rusya ile yapılan gizli bir pazarlığın sonucu olduğu söylentileri yayılmıştı.
Bu pazarlığa göre, ABD’nin Moskova’nın şiddetle karşı çıktığı bu “kalkan” projesinden vazgeçmesine mukabil, Rusya da Obama yönetiminin İran’ın nükleer programına karşı girişimlerini destekleyecekti.
Kuşkusuz eğer, karşılıklı jest esasına dayalı bir mutabakat sağlanmışsa, bunu basit bir al-ver şeklinde ifade etmek doğru değil. Ama ABD Başkanı Barack Obama ile Rusya devlet başkanı Dmitri Medvedev’in New York’ta yaptığı görüşmelerden çıkan sonuç, başta bahsettiğimiz söylentilerin de temelsiz olmadığını gösteriyor.
Bu görüşmelerde Rusya’nın, ABD’nin İran’ın nükleer faaliyeti karşısındaki tutumuna yaklaşmış olduğu anlaşılıyor. Nitekim Medvedev, ilk kez, İran’a karşı yaptırımların uygulanmasının “kaçınılmaz” hale gelebileceğinden söz etti. Ancak bu noktaya da, İran’ın gerçekten nükleer silah üretme çabasında olduğuna dair somut kanıtların bulunması halinde gelinebileceğini belirtti.

Yedekteki opsiyon
ASLINDA Amerikan diplomasisinin amacı, özellikle BM Güvenlik Konseyinin daimi -ve de geçici- üyeleri arasında, İran’a karşı “yaptırım olasılığı” üzerinde şimdiden bir konsensüs sağlamaktır. Yoksa şu anda yaptırım veya benzer önlemler gündemde değil. Gündemde olan diyalogdur. Bu da önümüzdeki hafta, Cenevre’de(ne yazık ki beklendiği gibi İstanbul’da değil) başlıyor...
İran’la uluslararası camia adına masaya oturacak olan “5+1 grubu”(ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin ve Almanya)”nükleer kriz”in diyalogla, yani müzakere yolu ile çözümlenmesi gerektiği konusunda hemfikir. Buna şimdi ABD de(Bush’tan farklı düşünen Obama sayesinde) dahil.
Ancak İran liderlerinin şimdiye kadar takındığı tavır nedeniyle, özellikle grubun Batılı üyeleri arasında fazla bir iyimserlik bulunduğu söylenemez. BM Genel Kurulu toplantılarında yapılan konuşmalar da bunu gösteriyor.
Bu yüzden ABD, “yaptırım opsiyonu”nu yedekte tutmayı tercih ediyor ve Tahran’ın tutumunun yumuşatılabileceğine inanıyor.
Bu bağlamda, Obama ile Medvedev’in bundan sonra izlenecek yolun ana hatları üzerinde bir görüş yakınlığının sağlanmış olması önemli bir gelişmedir.

Ankara’nın tercihi
TÜRKİYE öteden beri İran nükleer krizinin diyalog ile çözümlenmesi gerektiğini savunmuştur. Halen ABD’de bulunan Başbakan Erdoğan, konuşmalarında ve temaslarında bu görüşü tekrarlamak fırsatını buluyor. Nitekim Princeton’daki konuşmasında da, Türkiye’nin bu konudaki çabalarına değinirken “İran’ı, daha şeffaf ve işbirliğine daha açık bir yaklaşım benimsemesi için cesaretlendirmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Halen Obama yönetiminin İran’la diyalog konusunda aldığı tavır sayesinde Ankara ile Washington arasında nükleer kriz ile ilgili bir görüş yakınlığı sağlanmış görünüyor. Bu önümüzdeki süreçte Türk diplomasisinin bazı kolaylaştırıcı roller oynaması imkânını da yaratabilir.
Ancak her şey bu sürecin nasıl gelişeceğine ve sonuçlanacağına bağlı. Daha açık bir ifade ile, eğer bu süreç tıkanır ve yaptırımlar ve benzeri sert önlemler gündeme getirilirse, bu Türkiye’yi zor duruma düşürecektir... Özellikle Güvenlik Konseyi üyesi olarak Türkiye’nin böyle bir durumda belirli bir tavır ortaya koyması gerekecektir. Bunun Türk diplomasisini ne kadar büyük sıkıntıya sokacağını tahmin etmek zor değil.
Bu bakımdan Cenevre’de başlayacak görüşmelerde ilerleme kaydedilmesi ve diğer opsiyonların bir yana bırakılması, birçokları gibi Türkiye’yi de rahatlatacaktır.