Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YAKLAŞIK bir yıl aradan sonra, İran ile “Altılar” grubunun, “nükleer kriz”i görüşmek üzere 1 Ekim’de masaya oturmaya karar vermeleri iyi bir haber.
Bu haberin Türkiye açısından daha sevindirici yanı da, bu buluşmanın İstanbul’da yapılması ihtimalidir.
Bu henüz kesin değil, ama müzakerelerin hazırlıklarıyla meşgul olan AB yüksek temsilcisi Javier Solana’ya göre, ilk toplantı için İstanbul’un seçilmesi olasılığı oldukça yüksek.
Eğer bu olasılık gerçekleşecekse, taraflar geçen hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, İranla yeni bir diyalog süreci için Türkiye’nin “ev sahipliği” yapmaya hazır olduğuna ilişkin önerisini benimsemiş olacaklar.
Kuşkusuz İran’la yeni bir müzakere sürecinin başlaması nükleer krizin ve yeni gerginliklerin önlenmesi açısından umut verici bir gelişme. En azından bu süreç nedeniyle, İran’a karşı BM’de yeni yaptırımların gündeme getirilmesi söz konusu olmayacak.
Ancak bu sürecin de oldukça fırtınalı geçeceği kesin. Daha işin başında, masaya tam olarak hangi konuların getirileceği hararetli tartışmalara yol açacak. Yani ilk toplantılar “görüşme için görüşme” niteliğinde olacak.
Bunun nedeni de, İran’ın kendi nükleer programını müzakere konusu yapmak istememesi, buna karşılık muhatabı olan ve “5+1”, ya da kısaca “Altılar” diye bilinen devletlerin (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, ve Almanya) İran’ın nükleer faaliyetini gündeme getirmekte ısrar etmesidir.

Tahran’ın atağı
BU anlaşmazlık geçen hafta İran’ın “Altılar”a gönderdiği 5 sayfalık bir belge ile gene ortaya çıktı. İran, müzakerelere hazır olduğunu belirtirken, nükleer programını bir yana bırakıp, daha genel silahsızlanmanın ve bölgesel sorunların tartışılmasını önerdi.
Oysa “Altılar” bu yılın başlarında, İran’a müzakere edilmek üzere, kapsamlı bir öneride bulunmuştu. Buna göre, İran atom silahı üretmeye yönelik uranyum zenginleştirme faaliyetinden vazgeçecek, buna karşılık uluslararası camia da İran’a ekonomik ve güvenlik alanında destek sağlayacaktı.
Tahran bu öneriyi ciddiye almadı ve bu şartlarla müzakereye oturmayı reddetti. Ancak İran’ın eski pozisyonunu ve bu arada nükleer faaliyetini sürdürmesi karşısında, Batı’nın önümüzdeki haftalarda meseleyi BM’ye taşıması ve yaptırım gibi önlemleri gündeme getirmesi olasılığı ortaya çıktı.
İşte bu noktada, İran diplomasisi atağa kalktı ve yukarda sözünü ettiğimiz önerisini yaptı. Başta ABD bu öneriye soğuk baktı. Ama sonradan diğer grup üyelerinin benimsediği tavra katıldı ve yeni müzakere sürecinin başlatılmasına razı oldu.
Batıda bazı çevrelerde hâlâ İran’ın bir oyalama taktiği uyguladığı ve gizlice nükleer silahlanmaya yönelik faaliyetini sürdürmek için zaman kazanma çalıştığı kanısı hâkim. Bununla beraber, “Altılar” anlaşmazlığın çözümü için, tek rasyonel yolun, İran’la oturup konuşmak olduğu görüşündeler.

İstanbul randevusu
TÜRKİYE’nin görüşü de bu yönde.
Türk diplomasisi bu sürecin başlaması için epey çaba harcadı. Geçen hafta Tahran’da görüşmeler yapan Davutoğlu, Solana’ya ve diğer yetkililere birtakım bilgiler ve mesajlar iletti.
Türkiye’nin yapmaya çalıştığı şey, arabuluculuk değil tabii. Tarafların kendi iletişim ve temas kanalları var. Ama Türk diplomasisi “kolaylaştırıcı bir rol” oynayabilecek durumda. Bunun da ilgili taraflarca arzulandığı ve iyi karşılandığı da açık.
Kısacası İran krizinin çözülmesi için harcanan çabalar bağlamında, Türkiye’nin de “Çorbada tuzu var” denebilir. Ekim ayı randevusu İstanbul’da gerçekleşirse, bu daha gözle görülür hale gelecek.