Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün bu soruyu İstanbul'da çalışmalarına başlayan Dünya Demokrasi Hareketi 4. Kongresi'nin kulislerinde bazı katılımcılarla tartışmak fırsatını bulduk.TESEV'in Helsinki Yurttaşlar Derneği'yle düzenlediği bu kongre, 125 ülkeden 600 önemli politikacı, diplomat, akademisyen, sendikacı ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirmiş bulunuyor. Terörle mücadele demokratik sistem içinde etkin biçimde yürütülebilir mi, yoksa bu savaşı kazanmak için insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan bazı uygulamalara başvurmak kaçınılmaz mı? Türkiye'nin dikkatlerinin özellikle Güneydoğu'daki şiddet dalgasının nedenleri ve sonuçları üzerinde toplandığı şu sırada, terörle demokrasi arasındaki ilinti sorgulanıyor: Acaba Türkiye'nin son dönemde demokratikleşme sürecinde attığı adımlar, terörün kızışmasına -PKK'nın saldırılarını kentlere kadar yaymasına- katkıda mı bulundu?.. Bugünkü yasalarla şiddeti durdurmak mümkün mü? Yeniden olağanüstü önlemler almak gerekir mi? Bu yola başvurulduğu takdirde, demokratik süreç tehlikeye düşer mi?İstanbul'daki uluslararası demokrasi kongresinde yaptığımız söyleşilerin ışığında ortaya çıkan temel görüşleri şöyle özetleyebiliriz: Terörün tırmanmasının "kabahatini" demokrasiye veya demokratikleşme çabalarına yüklemek yanlış. Kuşkusuz teröristler, demokratik ortamda eylemlerini daha rahat gerçekleştirebilirler. Totaliter rejimlerde bu çok zor veya imkânsız. Rus aktivisti Yuri Dzhibladze'nin belirttiği gibi "Demokrasi bazı hallerde istikrarsızlığa, şiddete müsait bir ortam yaratıyor. Bazı güçler bundan yararlanmaya çalışıyor. Ama bunun alternatifi demokrasiyi yok etmek, onu zedeleyecek uygulamalara başvurmak değil. Bu kolaycılık ülkeyi ne gerçek ve sürekli istikrara ne de refaha götürür"...Bulgaristan eski Dışişleri Bakanı ve şimdiki milletvekili Nadezhda Mihaylova'nın deyişiyle, demokratikleşme sürecine giren ülkelerin bazı gerekçelerle (terör ve benzeri) bu yoldan sapmaları oldukça tehlikeli. "Çünkü olağanüstü uygulamaların ne kadar sürdürüleceği, esas demokratik düzene ne zaman ve nasıl dönüleceği belli olmaz"...Terörle mücadelede temel demokratik düzenin bozulmamasına özen gösterilmesini savunan Çek Dışişleri Bakan Yardımcısı Tomas Pojar'a göre, otoriter sistemle istikrar kurulabilse bile, asıl çözüm bu değildir. Duruma hâkim olduğu izlenimini veren totaliter rejimlerin son bulduktan sonra, ülkeyi felakete sürüklediği çok görülmüştür. Dolayısıyla demorasiyi yıpratmamaya özen göstermeli. Bunda kamuoyunun da uyanık olması ve demokrasiden vazgeçme eğilimine kapılmaması lazım. Tehlikeli yol Kuşkusuz, olağanüstü durumlarda, gerekiyorsa bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerekebilir. Ama bu uygulamalar, demokrasinin temel kurallarını sarsmamalı. Yuri Dzhibladze'nin ifadesiyle, bu tam da teröristlerin istediği gibi, onları haklı çıkaracak bir gelişme olur. Bu oyuna gelmemek lazım...Kongreye katılanlar genelde terörle etkin mücadelenin, demokratik düzen içinde -"geçici" olmak kaydıyla yapılabilecek bazı düzenlemelerle- yürütülebileceği kanısındalar. Bayan Mihaylova, "Bu son derece ince ve hassas bir çizgi" diyor. "Tabii ki teröre boyun eğilmeyecek; ama onu durdurmak için de, demokrasi çizgisinin ötesine de gitmemeye dikkat etmeli"... skohen@milliyet.com.tr İnce hassas çizgi