Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen şubatta Libya’da halk ayaklanması başladığı zaman Albay Muammer Kaddafi “fareler” diye nitelendirdiği isyancıların hakkından geleceğini söylemişti. Ancak rejime karşı başkaldıranların Bingazi’yi ele geçirmelerinden ve özellikle NATO’nun hava operasyonlarını başlatmasından sonra, Kaddafi gene aynı özgüvenle düşmanlarını bozguna uğratacağını öne sürmüş, ancak kendisinin sonuna kadar savaşacağını ve gerekirse Libya topraklarında şehit düşeceğini belirtmişti.
Gerçekten Albay Kaddafi’nin bu inadı iç savaşın çok kanlı bir şekilde aylarca sürmesine yol açtı. Başkent Trablus’un isyancıların eline geçmesinden ve Ulusal Geçiş Konseyi’nin duruma hâkim olmasından sonra dahi Kaddafi doğduğu Sirte kentinde direnişi sürdürdü. Ta ki dün, vurulup öldürülünceye kadar...
Kaddadi’nin bu trajik sonu, 42 yıllık dikta rejimini de noktalamış oluyor.
* * *
Kaddafi’nin vurulduğu haberinin -henüz tam doğrulanmadan dahi- yayılması üzerine, Libya’nın çeşitli yerlerinde halkın sevinç ve coşku içinde sokaklara dökülmesi, Libyalıların devrik liderleri hakkındaki duygularını açıkça ortaya koydu.
Kaddafi iktidarda iken tabii bu duygular pek yüzeye çıkmıyordu. Her şeyden önce baskı rejimi diktatöre karşı herhangi bir eleştiriye imkân vermiyordu. Kaddafi “Yeşil Devrim” adını verdiği doktrinini halkına çeşitli beyin yıkama yöntemleriyle kabul ettiriyordu. Albay’ın ailesi ve çevresi tam bir hâkimiyet kurmuştu. Libya petrol zengini bir ülke olduğu halde halkı fakir ve geri kalmıştı. Diktatör şatafatlı projeler ve uluslararası roller (terör eylemlerine destek dahil) peşindeydi...
Dün Kaddafi’nin sonu ile birlikte Libyalıların bu 42 yıllık dönemden ne kadar şikâyetçi oldukları ortaya çıktı. Dünya televizyonlarına yansıyan söyleşilerde Libyalılar açıkça diktatörü lanetlediler ve şimdi yeni bir dönemin başlamasından duydukları mutluluğu dile getirdiler.
Bunları duydukça insan “daha birkaç ay öncesine kadar Kaddafi’ye bağlılıklarını ve sevgilerini sloganlarla dile getiren yüz binlerce gösterici ne oldu” diye sormaktan kendini alamıyor... Bu da Suriye’den Yemen’e kadar eninde sonunda aynı akıbete uğrayacak olan diğer Arap diktatörlerine ders olmalı...
* * *
Tarihin alışılmadık, şaşırtıcı özelliklere sahip Muammer Kaddafi’yi ve onun 40 küsur yıllık rejimini nasıl yargılayacağı konusu bir yana, şu anda esas mesele Libya’nın nasıl bir geleceğe doğru gideceğidir.
Kaddafi’nin ölümünden sonra Libya’daki “devrim” artık yeni bir aşamaya giriyor.
Aslında Albay’ın ölü olarak ele geçirilmesi, yeni geçiş sürecini kolaylaştıracaktır. Diğer bir deyişle Kaddafi canlı olarak ele geçirilseydi, onun nerede yargılanacağı, yanlıların nasıl kontrol altına alınacağı gibi sorunlar ortaya çıkacaktı.
Bununla beraber Ulusal Geçiş Konseyi’ni çok çetin işler bekliyor. Ülkenin ulusal ordusunun, polisinin yeniden organize edilmesi gerek. Şimdiki silahlı isyancıların silahsızlandırılması şart.
Öte yandan geçici yönetim, halkın beklentileri doğrultusunda ülkeyi demokratik bir rejime hazırlamak sorumluluğunu taşıyor.
Bunun serbest seçimlerle gerçekleştirilmesi için kurulacak partiler ve diğer kurumlarla, siyasi yapılanmanın hızla tamamlanması lazım... Tabii bu arada savaşın tahribatının temizlenip ekonomisinin canlandırılması zorunluğunu da unutmamalı...
Kısacası dünkü tarihi olay bir “son” ile birlikte yeni bir “başlangıcı” simgeliyor. Uzun ve çetin bir yolun başlangıcı...