Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Köln'de yapılan AB zirvesi, Türkiye'ye hiç atıfta bulunmayan bir bildiri ile sona erdi. Böylece ilk kez, devlet ve hükümet başkanları düzeyindeki bir AB toplantısı, Türkiye'yi "pas" ederek kapanmış oldu.
Oysa, dönem başkanı Almanya, Türkiye'nin üyelik başvurusunun sonuç belgesinde yer alması için gerçekten çok çalıştı. Haftalar öncesi başlayan, bu arada Başbakan Ecevit'in Şansölye Schröder'e gönderdiği mektuptan sonra daha da hızlanan bu çabalar, ne yazık ki, başta Yunanistan olmak üzere İtalya ve İsveç'in itirazları nedeni ile, boşa gitti. Hatta o kadar boşa gitti ki, zirve sırasında yumuşatılarak sunulan iki paragraflık taslak dahi kabul görmedi ve Türkiye'nin yeni hükümet tarafından tekrarlanan AB ile yakınlaşma arzusu, dikkate alınmadı...
* * *
ZİRVENİN sonuç bildirisine konan (ve sonra vazgeçilen) Türkiye ile ilgili iki paragraflık taslak, aslında Ankara'nın beklentilerini tam karşılayacak nitelikte değildi.
61. paragrafta, Türk hükümetinin Kopenhag kriterlerinin gerektirdiği siyasal ve ekonomik reformları gerçekleştirmek için ifad e ettiği niyetin memnuniyetle karşılandığı belirtiliyordu.
Bu paragraf, Türkiye açısından olumlu idi. Ama anlaşılan, "malum" bazı AB üyeleri, bu ifadelerden rahatsız olmuşlar...
62. paragrafta ise, Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda bir "yol haritasının çizilmesi" için Konsey'e ve Komisyon'a bir çağrıda bulunuyordu. Ve sonunda da, Türkiye'nin AB'nin genişleme sürecine "aday olarak eşit koşullarda" dahil edilmesi için, yıl sonunda Helsinki'de yapılacak zirvede gereken çabanın gösterileceği belirtiliyordu...
Türkiye açısından bu paragrafta olumlu ve olumsuz ifadeler var: Olumlu yönü, eşit şartlarda adaylığın tescil edilmesidir. Ancak bunun Helsinki zirvesine bırakılması, hele reformlar konusunda bir "yol haritasının hazırlanması"ndan söz edilmesi, olumsuz yanı...
Gene "malum AB üyeleri" açısından, AB'nin şu sırada Türkiye'nin adaylığı yolunu açmak istemesi "kabul edilmez" görülmüştür! Diğer bir deyişle başta Yunanistan ol k üzere, Türkiye'yi AB üyeliğine layık görmeyenler, Türkiye'ye bu kadarı ile verilmek istenen söze dahi itiraz etmişlerdir.
Şansölye Schröder'in Türkiye ile ilgili iki paragrafın sonuç belgesinden çıkarıldığına dair açıklamasında, bunun günahını (isim vermeden) bu malum ülkelere yüklemek gereğini duyması ilginç. Alman lideri böylece "ben elimden geleni yaptım, ama bu ülkeler engel oldular" mesajını vermiş oldu...
* * *
ŞİMDİ ne olacak?
Açıkçası, kaldığımız yerdeyiz! Bu da, Türkiye - AB ilişkilerinin "kilitlenmiş halde" kalması anlamına geliyor. En kötüsü, Türkiye'de AB'ye karşı duyulan güvensizlik ve hatta üyelik konusundaki heyecansızlık, bıkkınlık artacak.
Bu, Ankara'nın resmi siyasetinde, halkın deyişi ile, "bu kadar yeter, bizim artık onlarla işimiz yok" gibi tepkisel bir tavıra yol açmamalı tabii. Türkiye uzun vadeli çıkarlarını düşünerek, mücadelesini sabırla ve kararlılıkla sürdürmek zorundadır.
Ama AB'li "dostlar" da bilsinler ki, bu son yaptıkları ayıptır, haksızlıktır ve kendi açılarından daararlıdır...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr