Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doğu Akdeniz’deki “sondaj krizi” Kıbrıs müzakerelerini nasıl etkileyecek? Türklerle Rumlar arasındaki bu yeni ihtilaf, Kıbrıs’ta çözüm arayışı çabalarına yeni bir ivme mi kazandıracak, yoksa bu süreci büsbütün tıkayacak mı?
Kıbrıs Rum yönetiminin Güneydoğu Akdeniz’de doğalgaz arama faaliyetine girişmesiyle başlayan ve Türkiye’nin de buna karşılık vermesiyle ortaya çıkan kriz, şimdilik Eroğlu-Hristofyas diyalogunun -olumlu veya olumsuz şekilde- pek etkilemiş görünmüyor. En azından iki lider arasındaki “yoğunlaştırılmış” görüşmeler, periyodik olarak devam ediyor.
Aslında 3 yıl önce başlayan (o zaman Kıbrıs Türk lideri Mehmet Ali Talat idi) müzakere sürecinde şimdiye kadar önemli bir ilerleme kaydedilmiş değil. Süreci çıkmazdan kurtarmak için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un bizzat devreye girmesi de şu ana kadar uzlaşma şansını pek arttırmadı.
Türk tarafı -önümüzdeki yaz Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanı olacağını da düşünerek- müzakere sürecinin yılbaşına kadar tamamlanmasını istiyor. Doğrusu 2011 yılının son 3 aylık bölümünde bir anlaşma sağlanması olasılığı da yüksek görünmüyor. Bu gerçekleşmezse, müzakereler herhalde bir daha başlamamak üzere kesilmiş olacak ve iki taraf da kendi yolunda gidecek.
İşte böyle bir ortamda, “sondaj krizi” Kıbrıs’ın birleşmesine yönelik müzakere sürecinde önemli bir etken oluyor.

Yeni motivasyon
Aslında bu kriz, müzakerelerde tarafların bir türlü uzlaşamadığı temel bir noktadan kaynaklandığını ortaya koydu.
Rum tarafı Güneydoğu Akdeniz’de, kendi ilan ettiği münhasır ekonomik bölgesinde doğalgaz aramasına girişirken, tüm adanın hâkimi olarak kendi başına hareket etmiş, ilerde bu kaynaklardan sağlanacak gelirin bir kısmını da Türklerle paylaşacağını bildirmiştir. Bu, Rum tarafının Kıbrıs anlaşmazlığına hâlâ “çoğunluk-azınlık” gözüyle baktığının bir göstergesi...
Türk tarafı ise Kıbrıs’taki birleşmenin “eşit ortaklık” ilkesine göre gerçekleşmesini ısrarla istiyor. Bu prensip uyarınca ada açıklarındaki hidrokarbon kaynaklarının keşfi ve işletilmesi faaliyetinin ortaklaşa yürütülmesi gerekir.
Şöyle düşünebiliriz: Eğer Kıbrıs meselesi, şimdiye kadar bu bazda bir uzlaşma ile çözümlenmiş olsaydı, herhalde şu sondaj krizi ve gerginliği yaşanmazdı.
Peki, bu kriz çözüm için sürdürülen müzakerelerde nihayet uzlaşmaya varmak için bir motivasyon oluşturabilir mi?
Türk tarafında böyle düşünenler var. Bunların başında da eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat geliyor.
Kıbrıs açıklarında (halen aramaların yapıldığı bölgede) çok zengin hidrokarbon rezervlerinin yatmakta olduğu kanısı yaygın. Bu kaynakların işletilmesi halinde, bu küçük ada muazzam bir zenginliğe kavuşacak.

“Kazan-kazan” prensibi
Bu iki taraf için de büyük bir cazibe noktası olmalı. Birleşme sayesinde Türklerin ve Rumların paylaşabilecekleri kocaman bir pasta var ortada...
Dolayısıyla müzakereleri de, bu yeni motivasyonla, “kazan-kazan” zihniyetiyle sürdürmek, herkesin yararına olur.
Bunun aksine, eğer Rum tarafı sondajlardan cesaretlenip tek yanlı davranışlarını sürdürürse, hep bir kriz ve gerilim ortamında kalacaktır.
KKTC de birleşmeden vazgeçip bağımsızlığını ilan etmek yolunu seçerse, doğal kaynakları paylaşmak yerine, sürekli sürtüşmeye ve kendi meşruiyetini kabul ettirme mücadelesine girmiş olacaktır.
Aslında Güneydoğu Akdeniz’de doğalgaz-petrol kaynaklarının bulunması, Kıbrıs müzakerelerinin nihayet çözüme ulaşması için bir şanstır. Yeter ki taraflar akılcı ve cesur davransın...