Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Birkaç ay öncesine kadar Türkiye'de 100 kişiye "NGO nedir?" diye sorulacak olsaydı, herhalde 99'u "bilmiyorum" diyecekti. Soru biraz daha açık biçimde "sivil toplum örgütü ne demek?" diye sorulsaydı, gene de çoğunluk buna doğru dürüst yanıt veremeyecekti.
       Ya şimdi? Sanıyoruz bugün Türkiye'de sivil toplum örgütünün ne olduğunu bilenlerin, hatta bunları NGO olarak tanıyanların sayısında bir hayli artış var. İki nedenden: Birincisi, ağustos ayındaki depremin özellikle AKUT'un öne çıkması ile, Türk insanını, sivil toplum hareketi konusunda bilinçlendirmesi. İkincisi AGİT Zirvesi öncesi, önemli bir kısmı Türk olmak üzere, 170 sivil toplum örgütünün İstanbul'da toplanması...
       Böylece Türk kamuoyu da, NGO'larla tanışmış bulunuyor. Tıpkı Batı'daki birçok ülkede olduğu gibi...
       * * *
       NGO'lar, demokratik ülkelerde de, nispeten yeni bir sosyo - politik oluşumun ürünü. Sivil toplum örgütleri, günümüzde, yeni bir güç. Hükümetleri, yönetici kadroları etkileyen, devlet politikalarına yön veren bir güç...
       NGO'lar artık ülke içinde olduğu kadar, uluslararası camiada da yer alıyorlar. Bu örgütler, BM'den AGİT'e kadar çeşitli forumlarda söz sahibi oluyor. Nitekim bu hafta İstanbul'da yapılan zirve öncesi "gözden geçirme konferansı" sırasında, NGO'lar varlıklarını ve etkinliklerini açıkça sergilediler.
      
NGO'ların ilgi ve faaliyet alanı çok geniş. Bizde NGO denince insan hakları aktivistlerini toplayan örgütler akla gelir. Kuşkusuz demokratik hak ve özgürlükler için mücadele eden - dünyanın çeşitli yerlerinde - pek çok örgüt var. Ama, İstanbul'daki toplantılarda da görüldüğü gibi, başka birçok alanda faaliyet gösterenler de var. Çevre sorunlarından kadın haklarına, dostluktan bağımsızlığa, yolsuzluktan ırkçılığa kadar...
       İstanbul'da dün sona eren "gözden geçirme" (yani AGİT ilkelerinin uygulanmasına ilişkin değerlendirme) toplantılarında, başta insan hakları olmak üzere, bütün bu konular tartışıldı, eleştiriler yapıldı, öneriler öne sürüldü, kararlar alındı...
       * * *
       YUKARIDA da belirttiğimiz gibi, Türkiye NGO'larla daha yeni tanışıyor. Bu kuruluşların temsilcilerinin son 3 gün Çırağan Sarayı'ndaki çalışmaları - bu arada açık bir dille söyledikleri - ülkemizin de, yöneticileri ile ve kamuoyu ile, "NGO dönemi"ne ayak uydurmasını hızlandıracak bir gelişme.
       Kabul edilmeli ki, geçmiş yıllarda bazı yabancı NGO'ların davranışı yüzünden, Türkiye (özellikle resmi makamlar) bu örgütlere karşı kuşku ile bakmıştır. Bazı hallerde Türkiye'nin NGO'ların faaliyetini düşmanca gördüğü ve yasakladığı da olmuştur.
      
NGO'lar arasında Türkiye'nin belirli konulardaki politikalarına karşı çıkanlar ve bu arada önyargılı olanlar (hatta aleyhte faaliyette bulunanlar) olabilir. Ama bu, Türkiye'nin genelde bu kuruluşlara karşı allerji duyması için bir neden değildir.
       Son günlerde İstanbul'daki konferans sırasında da görüldü ki, Türk ve yabancı NGO'ların çoğu, Türkiye'nin hayrına faaliyette bulunan ve ciddiye alınması gereken, saygın kuruluşlardır.
      
Arada birkaç "muzır" varsa, işin doğrusu bunları kaale almamaktır. Dün Çırağan Sarayı'nda görüştüğümüz bir Türk diplomatının dediği gibi, "Türkiye onlardan daha mı az güçlüdür ki korkacağız"...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr