Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürelin üç AB üyesini kapsayan turundan edinilen izlenim de bu doğrultuda. Bakan her ne kadar görüşmelerinde ortaya koyduğu görüşlere anlayış gördü ise de, muhataplarından - ve özellikle ABnin şimdiki dönem başkanı olan Danimarka yetkililerinden - takvim konusunda herhangi bir söz alamadı.Bu arada, ABnin nabzını iyi yoklayan Essendeki Türkiye Araştırmalar Vakfı Direktörü Prof. Faruk Şen, yayımladığı bir yazıda ilk kez çok net bir ifade kullanarak, "Kopenhag zirvesinde Türkiyeye hiçbir şekilde görüşmelere başlamak için bir tarih verilmeyecek... Bu dönüm noktasında hiçbir ülke Türkiye için ağırlığını koyma yaklaşımında değil" dedi. Türkiyenin AB üyeliğini hep hararetle savunan Prof. Şenin bu gözlemi, gerçekten düşündürücüdür.***KOPENHAG zirvesi yaklaşırken, işlerin pek umulduğu gibi gitmediğini biz de bu köşede defalarca belirttik. Bunun önemli bir nedeni AB yetkililerinin "yasal düzenlemeler"in ardından "uygulama"yı da görmek istemesidir. Bunu ister bir bahane olarak öne sürsünler, ister gerçekten kriterlerin yaşama geçirilmesinin şart olduğuna samimi olarak inansınlar, gerçek şudur ki Türkiye de pratikte bu engeli aşacak bir şey yapmadı. Aksine uygulamadaki tıkanmalar veya aksamalar, ABdeki kuşkuları büsbütün artırdı. Bunun son örneği uyum yasalarının uygulamaya konmasında (azınlık vakıfları konusunda olduğu gibi) çıkan uyuşmazlık ve bunun sonucunda Başbakanın dahi "bu iş seçimlerden sonraya kalsın" demesidir...AB, aday ülkelerin kriterlere uygun yasal düzenlemeler kadar, uygulama şartını da yerine getirmesini ister. Türkiyenin davranışı ne yazık ki ABde böyle bir kanaat - ve de güven - yaratmış değil. Bu nedenle Türkiyeye Ankaraya müzakere takvimini vermekte hâlâ tereddüt ediyor. Bunun yerine Kopenhag zirvesini Türkiyeye "görüşme perspektifini canlı tutacak" bir beyanla geçiştirmeyi planlıyor...***BÖYLE bir sonucun Türkiyenin umut ve beklentilerini karşılamayacağı için, Ankarada düş kırıklığı yaratacağı açık.Kuşkusuz ABnin bunun özellikle dünyanın ve bölgenin bugünkü konjonktürü içinde nelere yol açabileceğini de ciddi olarak hesaplaması gerekir.Buna rağmen, ABnin Prof. Şenin dediği gibi, Kopenhag zirvesinde bir tarih verilmemesi mümkündür.O zaman Ankara ne yapacak? Tabii bu, aralık ayında Türkiyede hangi hükümetin işbaşında olacağına bağlı. Bunu henüz kestirmek zor olduğu gibi, şu anda seçimlerin 3 Kasımda yapılıp yapılmayacağı dahi belli değil!Ama Kopenhag zirvesi sırasında iktidarda kim olursa olsun, beklenen sonucun çıkmaması halinde, Türkiye iki yoldan birini tercih etmek durumundadır: Ya ABye küsecek ve "Avrupa sevdası"ndan vazgeçecek... Veya mücadelesini sabırla sürdürecek ve bir yandan eksiklerini tamamlarken, diğer yandan takvimin 2003 içinde belirlenmesine çalışacak. Kuşkusuz karar aralık ayında çıkarsa çok iyi olur. Çıkmazsa, kafamızı Kopenhaga o kadar takmayalım ve yolumuza devam etmeye bakalım. skohen@milliyet.com.tr ABnin Kopenhag zirvesinde Türkiyeye üyelik müzakereleri için tarih vereceğine dair henüz bir işaret yok. Hatta gerek komisyonda, gerekse üye ülkelerin başkentlerinde, Ankaraya bu yönde kesin bir söz verme eğilimi de yok...