Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya yeni bir savaşın eşiğinde mi? Bizden binlerce kilometre uzakta olduğu halde, iki Kore arasındaki sürtüşmenin kıvılcımları, bütün küreyi ateşe verebilir mi?
Kuzey Kore’nin durup dururken Güney Kore’ye ait ufak bir adayı topa tutması, ilk bakışta yerel bir olay olarak görünebilir, ama iki “düşman kardeş” arasında cereyan eden bu çatışma, o coğrafyanın karmaşık özellikleri nedeniyle tüm dünyayı kaygılandıran tehlikeli boyutlar alıyor.
Türkiye bu kaygıyı resmen dile getiren ülkeler arasında. Ankara, yayımladığı bir bildiri ile, Kuzey Kore’nin saldırısını kınamak suretiyle bu konuda tavrını net olarak ortaya koydu.
Olayın kaygı yaratan yanı, gerginliğin sadece iki Kore arasında tırmanmakta olması değil, aynı zamanda ABD’nin ve diğer devletlerin müdahalesiyle uluslararası bir krize dönüşmesi olasılığıdır.
Aradan 60 yıl geçti, ama Kore savaşının Türkiye dahil bütün dünyayı bu kavganın içine nasıl çektiğini unutmayalım.
Kuzeyin bombardımanına hedef olan Yeonpyeong adacığı, aslında stratejik veya ekonomik değeri olan bir yer değil. O halde Kuzey Kore neden bu 1600 nüfuslu adacığa bombalar yağdırdı ve böylece bu bölgenin sınırlarını da aşabilecek bir büyük çatışmanın kıvılcımlarını serpti.

Güç gösterisi
Kuzey Kore uzmanları bu konuda çeşitli görüşler öne sürüyor.
En yaygın görüş, Kuzey’deki komünist rejimin kendisini rakiplerine veya düşmanlarına, askeri gücünü göstererek varlığını kabul ettirmek istediğidir. Kuzey Kore gizlice yürüttüğü nükleer programı sayesinde bugün atom bombasına (en az 8 adet) sahiptir. Daha geçen hafta Pyongyang yönetimi, ilk kez bir uranyum zenginleştirme tesisinin mevcudiyetini dünyaya ilan etti. Kuzey Kore ayrıca bir süredir uzun menzilli füze denemelerini başarıyla yürüyor.
Peki bu güç gösterisinin, son saldırıyla ilintisi var mı?
Gene yaygın olan bir görüşe göre, Kuzey Kore, son zamanlarda Kore yarımadası açıklarında Güney Kore’nin ABD ile birlikte gerçekleştirdiği manevralara tepkisini göstermek ve karşılık vermek istemiştir.
Bir başka görüşe göre de, bu olayın Kuzey Kore’nin otoriter lideri Kim Jong-il’in -hasta olduğu için- koltuğunu 28 yaşındaki oğlu Kim Jong-un’a devretmeye hazırlanmasıyla da ilgisi var. Baba Kim, daha geçenlerde genç oğluna general rütbesini vermiş, ayrıca onu partide önemli bir mevkie oturtmuştu. Son askeri operasyonun iç durumu oldukça bulanık olan Kuzey Kore’de bunun iktidar geçişini pekiştirmek için yapıldığına inananlar var.

Kapalı kutu
Kuzey Kore oldum olası hep sımsıkı kapalı bir kutu olduğu için, her hareketi çeşitli tahminlere yol açar.
Benim Kuzey Kore’ye ilk gittiğim 1985 yılından bu yana bu ülkenin “kapalı kutu” özelliği aynen devam ediyor. Rejim ve onun dayandığı felsefe ve inanç, aynı. Pyangyang’ın katı komünist rejimi, “Cuçe” adıyla anılan “kendi gücü ile her şeyi başarmak” amaçlı doktrini büyük bir sebatla ve hırsla uygulamaktadır. Gerçekten Kuzey rejimi bu kararlılıkla ve disiplin ile atom bombası üretecek teknolojiye dahi sahip olabilmiştir.
Ama ne pahasına? Halkın ne halde olduğu malum. Yiyecek sıkıntısı, yoksulluk had safhada. Kuzey’in kurucusu Kim İl-Sung ve onun gibi otoriter olan oğlu, şimdiki lider Kim Jong-il, 22 milyon insanı sanki aynı tornadan çıkmış gibi kendine özgü bir toplum haline getirebilmiştir.
Son saldırıyı değerlendirirken, Kuzey Kore’nin bu özelliklerini hatırda tutmakta yarar var. Kim Jong-il’in dünyaya meydan okuyan hırsı ve azmi, ülkesinin ve bölgesinin sınırlarının çok ötesine yansıyabilecek riskleri de beraberinde getiriyor.