Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’deki hızlı siyasal gelişmeleri olduğu kadar, dış dünyanın buna gösterdiği büyük ilgiyi ve tepkileri izlemek de, heyecan verici olmaya başladı...
Diyebiliriz ki, Türkiye’nin iç politikası, dışarıda hiçbir dönemde bu derecede ilgi çekmemişti.
Yabancı gazetelerle ilişkilerimizden de biliyoruz: Dış basın Türkiye’deki siyasal gelişmeler bağlamında, ancak seçim, hükümet değişikliği veya darbe gibi "çarpıcı" haberlere yer verir. Sonucu belli olmayan bir hükümet içi sürtüşme, partiden veya Bakanlar Kurulu’ndan istifa, erken seçim lafı gibi "olaylar"a pek itibar etmez!
Daha doğrusu bu, yakın bir zamana kadar öyle idi.
Ya şimdi? İnanılmaz bir ilgi var. Sadece ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin değil, Avustralya’dan Kanada’ya kadar uzak diyarların medyaları dahi dakikası dakikasına olup bitenleri dikkatle izliyor. Tıpkı kendi diplomatlarının, hükümet yetkililerinin, finans çevrelerinin yaptığı gibi...
* * *
NEDEN bu hararetli "alaka"?
İki neden akla geliyor: Birincisi siyasal, diğeri de ekonomik.
Türkiye’nin son zamanlarda jeostratejik değerinin arttığı her vesile ile beyan ediliyor. Gerçekten dış dünya Türkiye’yi, önemli bir ülke olarak görüyor. Çünkü Türkiye’nin bu hassas bölgedeki pozisyonu ve rotası, yakın veya uzak, bütün ülkeleri etkileyebilecek nitelikte...
Günümüzde iç ve dış politikanın birbiri ile ne kadar kenetlendiği hatırlandığında, Türkiye’deki iç olayların bütün dünya tarafından dikkatle izlenmesine şaşmamak lazım. Örneğin önceki gün Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in istifası, dünya medyasında "flaş" haber oldu. Başbakan Ecevit’in istifa etmemekte ısrar ettiği, Devlet Bakanı Derviş’in çekilmek istediği, fakat sonradan bundan vazgeçirildiği ile ilgili haberler gibi...
Dış dünya elbet Cem’in bakanlığı bırakmasına büyük ilgi gösteriyor; çünkü onun politikaları (AB, Kıbrıs, Türk - Yunan ilişkileri, vs. konusunda) biliniyor ve destekleniyor. Şimdi farklı bir imaja sahip olan Şükrü Sina Gürel’in bu göreve getirilmesine de ilgi gösteriliyor; çünkü bu meselelerde nasıl bir tavır alacağı merak ediliyor...
Dış dünyanın Türkiye’deki olaylarla yakından ilgilenmesinin ekonomik nedenine gelince: Türk ekonomisi son zamanlarda IMF başta olmak üzere uluslararası finans kuruluşlarının, yabancı borsaların ve yatırım şirketlerinin başlıca odak noktalarından biri haline gelmiştir. İç politika - dış politika ile olduğu gibi - ekonomi ile de kenetlenmiştir. (Hele Türkiye’de!) Dolayısı ile, ekonomiye anında yansıyan Ankara’daki siyasal sarsıntıların, bütün dünyanın dikkatlerini çekmesine hiç şaşmamalı...
* * *
BU iyi mi, kötü mü?
Son günlerde Türkiye dışarıya "hasta adam" görünümü ile yansıdı. Bu, kötü tabii...
Ama dünyanın Türkiye’ye gösterdiği olağanüstü ilginin bir "hayırlı" yanı da olabilir. Diğer bir deyişle, Türkiye bu "alaka"yı kendi lehinde kullanabilir.
Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın dün Brüksel’den bu konuda gönderdiği mesaj, dikkate alınmaya değer. AB yetkilileri ile temaslarda bulunan Yılmaz’a göre, bu çevrelerde Ankara’da olup bitenlere gösterilen ilgi aslında "AB engelinin aşılması için bir fırsat"... Yeter ki, bunu değerlendirmesini bilelim. Örneğin Meclis’i derhal toplayıp beklenen siyasal reformları bir an önce çıkartalım. Brüksel’e - ve dünyaya - doğru mesajları verelim...
İşte kriz... İşte fırsat...