Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’de ne zaman siyasal bir sıkıntı veya kriz yaşansa, hep İngiliz gazeteci - yazar David Hotham’ın sık sık tekrarladığı bir sözü hatırlarız.
Hotham 1960’larda İngiltere’deki "Times" gazetesinin muhabiri olarak Türkiye’de görev yapmıştı. Ankara’da geniş bir muhit edinmiş, Türkiye’nin siyasal ve sosyal yapısını çok yakından inceleme olanağını bulmuştu. Daha sonra İngiltere’ye döndüğünde, Türkiye hakkında objektif bilgiler ve değerlendirmeler içeren bir kitap yazmıştı...
Davit Hotham’ın kitabında yer alan, sıkça tekrarladığı söz şu idi: Türkiye’de krizler eksik olmaz. Yabancı gözlemciler buna şaşırır ve Türkiye’nin felaketin eşiğine geldiğini düşünür. Oysa, Türkler son dakikada krizi atlatmanın yolunu bulurlar ve bir kez daha gözlemcileri şaşırtırlar!..
***
ÇANKAYA zirvesi ile ilgili gelişmeler dün bize bu sözleri bir kez daha anımsattı.
Sabah saatlerinde Ankara’da karamsarlık hâkimdi. Başbakan Ecevit’in toplantıya gidememesi, onun sağlık durumunu ve hükümetin geleceğini en azından kamuoyunun gündeminin başına (hatta Çankaya’daki AB gündeminin önüne) getirmişti. Liderler Köşk’e giderken, yerli yabancı pek çok gözlemci "Acaba Ecevit’in istifası yakın mı? Bu durumda koalisyon daha ne kadar devam eder? Erken seçime gidilecek mi?" gibi sorular üzerinde spekülasyon yapıyordu.
Gene toplantı öncesi kuşkulara yol açan bir başka konu vardı: Başbakan Yardımcısı Bahçeli’nin hafta içinde AB konusunda yaptığı sert çıkışın ışığında, zirvenin nasıl sonuçlanacağı sorgulanıyor, birçok gözlemci "herhalde anlaşamazlar" tahmininde bulunuyordu...
Öğleden sonra toplantının sonunda yayımlanan bildiri ve parti liderlerinin yaptığı açıklamalar, bu kasvetli havayı dağıttı. Ecevit de, hükümet de yerinde kalıyordu (en azından şimdilik)... AB konusunda - bildirideki ifadesi ile - "görüş birliği" sağlanıyordu...
***
ÇANKAYA’da gerçekleşen uzlaşma veya mutabakat için, her parti kendine göre bir pay çıkarabilir. Önemli olan sonunda orta bir zeminin bulunabilmesi ve AB yolundaki tıkanıklığın giderilebilmesidir.
Bildiride de belirtildiği üzere, şimdi artık iş Meclis’e düşüyor. TBMM, idam, anadil gibi konuları içeren yasal düzenlemeleri "ivedilikle" ele alacak. Gerçi MHP bu konularda çekincelerinden vazgeçmiş değil. Yani Meclis’te aleyhte oy verecek. Ama belli ki, bu yasa değişikliklerine "engel" olmayacak. Diğer partilerin oy çoğunluğu yasaların geçmesine yetiyor...
***
NE var ki Bahçeli’nin akşamüstü yaptığı açıklama, gene bir dizi soruya ve kuşkuya yol açtı. MHP lideri, Meclis’te 4 hassas konuda diğer partilerin aynı safta yer alması halinde, doğal olan şeyin bu partilerin yeni bir hükümet kurması olduğunu söyledi. Ama MHP’nin koalisyonu bozmayı etik kurallara uygun görmediğini de belirtti. Diğer bir deyişle, eğer diğer partiler bir yeni hükümet kurarsa, MHP çekilmeye hazır. Ancak Bahçeli de, pratikte bunun söz konusu olamayacağını biliyordur.
Hasılı sabah karamsarlık ile başlayan, öğleden sonra iyimserliğe dönüşen hava, akşamüstü yeniden puslu bir hal aldı. Kafalar gene karıştı.
Ama Davit Hotham bu durumu izliyor olsaydı, herhalde gene de "Türk politikacıları sonunda bir çıkar yol bulurlar" derdi!..